Denizde yüzenler bilir. Özellikle derinliğin yarattığı o karanlığa dikkatle bakmak tam anlamıyla bir dehşet duygusu ortaya çıkarıyor. Derinlerde neyin saklı olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz.
Doğarken bindiğimiz trende anne ve babamızla tanıştık. O zamanlar onların hep bizimle seyahat edeceklerini sanıyorduk.
Oysa
istasyonun birinde onlar trenden ineceklerdi ve bizi yolculuğumuzda yalnız bırakacaklardı.
Zamanla
trene başkaları da bindi
ve bizim için önemliydiler. Kardeşlerimiz,arkadaşlar, çocuklarımız,
hatta hayatımızın
'' Öykümüzün nasıl başladığını hiçbirimiz bilmiyoruz; sonradan anlatıyorlar, bilmiş kadar oluyoruz. Anımsamak için tanıklara ihtiyaç duyuyoruz; fotoğraflara, sözlere, küçük bir kağıt parçasına çiziktirilen birkaç kelimeye... Saklayamadıklarımıza, sandığımızın dışında kalanlara...''
''Artık çok geç olduğunda değil. Ve hiçbirimiz, ne zaman çok geç olacağını bilmiyoruz.İnsanlara onları sevdiğini söyle. Dürüstlüğünü kabul edemeseler ya da senin umduğundan farklı bir tepki verseler de fark etmez. Önemli olan, senin bunu söylemiş olmandır.
Lice de dört günde sekiz kişi zırhlı araçların altında ezilerek katledildi...
Fakat hiçbirimiz görmedik duymadık bilmiyoruz
Biz kadir gecesinde günah affettirmeye çalışırken lice de çok büyük günahlar işlendi...
Kimse duymak görmek konuşmak istemedi...
google.com.tr/amp/s/www.evren...
Denizden korkuyorum böyle söyleyince insanlar çok şaşırıyor. Denizde yüzenler bilir özellikle derinliğin yarattığı o karanlığa dikkatle bakmak tam anlamıyla bir dehşet duygusu ortaya çıkarıyor. Derinlerde neyin saklı olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz uzaya gitmeyi başaran insanoglu için denizlerin altı hâlâ bir sır sonuçta.
Tüm şehirlere girdik, tüm evleri tek tek kontrol ettik. Şehir yollarının giriş çıkışlarını kapattık. Uyuyabiliriz. Bu gece nöbet tutmayalım. Nasıl olsa kaçamazlar. Tek bir düş dahi göremeyecek kadar yorgunlar. Sabah kafalarının karışıklığından dolayı güneşi bile görebileceklerinden şüpheliyim. Uyuyalım. Belki bu gece bu kabustan uyanırız.
Öykümüzün nasıl başladığını hiçbirimiz bilmiyoruz; sonradan anlatıyorlar, bilmiş kadar oluyoruz. Anımsamak için tanıklıklara ihtiyaç duyuyoruz; fotoğraflara, sözlere, küçük bir kağıt parçasına çiziktirilen birkaç kelimeye...
Doğarken bindiğimiz trende anne ve babamızla tanıştık. O zamanlar onların hep bizimle seyahat edeceklerini sanıyorduk.
Oysa istasyonun birinde onlar trenden ineceklerdi ve bizi yolculuğumuzda yalnız bırakacaklardı.
Zamanla trene başkaları da bindi
ve bizim için önemliydiler. Kardeşlerimiz,arkadaşlar, çocuklarımız,hatta hayatımızın aşkı...
Birçoğu inmiştir arkalarında üstelik de kalıcı bir boşluk bırakarak.
Kimisinin de eksikliği o kadar farkedilmez olmuştur ki, yerlerinin boşluğunu bile farkedememişizdir..
Bu tren yolculuğu neşe, keder, hayaller, beklentiler, merhabalar, Allahaısmarladıklar ve vedalarla doludur.
Burada başarı, tüm yolcularla iyi ilişkilerde olmaktır.Bunun için de elimizden gelenin en iyisini
yapmalıyız..
Ancak, hepimizin karşı karşıya olduğu bir muamma var:
Hiçbirimiz hangi istasyonda ineceğimizi bilmiyoruz.
İşte bunun içindir ki,
En iyi şekilde yaşamalı,
en iyi şekilde sevmeli, affetmeli, olduğumuzun en iyisini yansıtmalıyız. Burası çok önemli
çünkü trenden inip de yerlerimizi boş bırakacağımızda
yaşam treninde yolculuğa devam edeceklerde güzel anılar bırakmalıyız.
Öyleyse yaşam treninde size iyi yolculuklar diliyorum.
Çok sevgi verin, başarı biçin!
“ÖLÜM
Hiçbirimiz sevmeyiz bu kelimeyi, duymak bile istemeyiz. Hiçbir zaman hazır değilizdir. Ne zaman, nasıl, kime veya niye geleceğini bilmeyiz.
Bu nedenle korkarız, kabullenemeyiz.
Halbuki çok basittir, zamanı gelen, bu yaşamda süresi biten, saatini dolduran gider. Gerisi yoktur. Bu dünyaya, bu evrene gönderilen bedenin, zamanı dolmuştur.
Hemen hemen tümümüz, sonsuza dek yaşayacağımızı sanıyoruz. Aslında yaşam öylesine kısa ki... Göz açıp kapayıncaya dek tükenip gidiveriyor. Hiçbirimiz ne zaman veda edeceğimizi bilmiyoruz yaşama...