bu kitap için ilk söylemek istediğim içinize derin derin işlediği. kitap, siyasi suçlar sebebiyle sürgüne gitmiş bir kadın üzerinden anlatılıyor, onun sürgünden dönüş süreci ama alışamadıkları, kayıpları, o sürgün acısından dönse de kendini hala ne kadar yurtsuz hissettiği o kadar güzel anlatılmış ki, bahsederken bile ağlamak istiyorum.
kitapta kendini tekrarlayan bir kısım var, anahtar sözcüğün umut olduğu. birkaç kez geçiyor tam olarak anahtarın umut olduğu ama acı olan onu nasıl kaybettiğimiz, nasıl o umut denen çatının altında kaldığımız. 68 neslini kastederek başaramayışlarını anlatıyor, kendilerinden sonraki nesil için, belki çocukları belki de torunları için güzel bir dünya diliyor ama bilmiyor ki biz onlardan daha güzel, daha fazla yenildik aslında.
daha konuşsam o kadar konuşurum ki, öyle bir kitap. eğer geçmiş dönem gerçeklerine bir bakış atmak, bunu aşk, devrim, sürgün süreçleriyle harmanlı olarak okumak isterseniz kesinlikle kaçırmayın.