Zihnen, fikren, kalben bir "hicret"e niyet edin. Çağdaş Küresel Medeniyetin ölçüp-biçip, defalarca ölçüp biçip - teknolojinin son imkânları ile ölçüp biçip burnumuza, aklımıza, bedenimize dayadığı hükümleri, imkânları terkedin.
Açıkçası sanayi (endüstri) ve teknoloji ile dünya hayatında kazanılan servet-konfor ve refaha "Hayır" deyin. "Kalbin Sesi"ni dinleyerek yola çıkın, bu temiz niyet ve samimiyet çağdaş hurafelerle dolu aklınızı da yola getirecektir.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in buyurduğu gibi, "Müslüman, Müslümanların dilinden ve elinden güvende olduğu, muhacir ise Allah'ın yasakladıklarından hicret eden kimsedir. Öyleyse Allah'ın sana haram kıldığı şeylerden hicret et!
İlim ehli, dinini açıkça yaşayamayan kimsenin küfür diyarından İslâm diyarına göçmesinin farz olduğunu söylemişlerdir. Ancak dinini açığa vurabiliyor ve İslâm'ın şiarlarını yerine getirmede bir engelle karşılaşmıyorsa hicret etmesi farz değil, müstehaptır. Bu sebeble o küfür diyarına göçmek, küfür diyarında mukimken orada yaşamaya devam etmekten daha kötü bir durumdur. Fakat kişinin kendi vatanı küfür diyarıysa ve orada dinini yaşayamıyorsa orayı terk edip hicretmesi farz olur
Ameller ancak niyetlere göredir..." hadisi, her amelin, özellikle de kalbi amellerin ölçütüdür. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem in Buhârî ve Müslim'in Aişe radıyallahu anha'dan yaptıkları rivayetle gelen "Her kim emrimiz (ve iznimiz) bulunmayan bir amel işlerse o kabul edilmez. " hadisi ise zahiri amellerin ölçütüdür.
O yüzden ilim erbabı, "Bu iki hadis, dinin tümünü içermektedir." demiştir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem daha sonra, söylediği söze uyarlanacak bir örnek zikretmiştir: "Dolayısıyla her kimin hicreti Allah ve Rasûlüne (doğru) ise onun hicreti Allah ve Rasûlüne olur. Her kimin hicreti de kavuşacağı bir dünya(lık) veya nikâhlanacağı bir kadın için ise onun hicreti de hicret ettiği o şeye olur.
Demek, Cenab-ı Hak'tan nisbet kesilse toprağın zerratı adedince ilahlar kabul edilmesi lâzım gelir. Bu ise bin defa muhal içinde muhal bir hurafedir.
Fakat memur oldukları vakit çok kolaydır. Nasıl bir sultan-ı azîmin bir âdi neferi, o padişahın namıyla ve onun kuvvetiyle bir memleketi hicret ettirebilir, iki denizi birleştirebilir, bir şahı esir edebilir. Öyle de ezel ve ebed Sultanı'nın emriyle, bir sinek bir Nemrut'u yere serer, bir karınca bir Firavun'un sarayını harap eder, yere atar. Bir incir çekirdeği, bir incir ağacını yüklenir.
/Hicret insanlarıyla bir odada oturduk
Kardeşim Rasim ağlamayalım dedi
Çünkü onlar daha kavi
İşte heyecan dolu bir farsça
Anlamı uçaklar bombalar farkedilmez ağaçlar kuşlar
Mücahit kaya toprak sarınmış
Şimdi Rus başını zırhlısından çıkaracak
Yürekli bir farsça tam alnından vuracak
Bir özbek bileğimizden kavrıyor
-Mezarışerif kendine kafir yanaştırmaz
Bize görünmez ama orda
Rus bakar her şeyi asker görür/
Kelime olarak terk etmek ,ayrılmak ,ilgisini kesmek anlamına gelen hicret , isim olarak “kişinin herhangi bir şeyden bedenen ,lisanen veya kalben uzaklaşması “demektir .
🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲🤲
Uzun Bir
Gecenin
Ardından
Dakyanustan
Allah 'u Teâlaya
Kaçan Gençler
Ashab-ı Kehf Kıssası
Ashâb-ı Kehf, putperest bir hükümdar olan Dakyanus devrinde Tarsus’da yaşamış, îman ve tevhîd mücâdelesi vermiş olan sâlih gençlerdir. Zalim kral Dakyanus'un Ashâb-ı Kehf'e karşı sunmuş olduğu puta tapma teklifine karşı
YAĞMUR
Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat.
...
Hasretin alev alev içime bir an düştü,
Değişti hayal köşküm, gözümde viran
Asrısaadette doğan on binlerce yıldız var ama
Onlar rasululahın semasında parlayan ilk yıldızdırlar.
En önce O.Fahri kâinatın muhterem zevcesi.
İslamdan önceki vasfı Tahire yani temiz;
İslamdan sonraki vasfı Kübra yani büyük.
Müminlerin annesi Temiz ve büyük Hz.HATİCE.
Anneleriyle birlikte islama girdiler peygamberin gül çiçekleri.
Rukayye,
Duyulsun istedim.
Terk ettim tüm tedirgin ve çarpıntılı vakitleri. Göğün yüceliğine yuvalanmış cümlelerle bir hicret gönüllüsüyüm. Ciğerimiz sönsün,acısız yanımız olsun istedim.
Gazze'nin gözyaşlarında cennet kokulu bir bebek gördüm. Göğsünde koca bir çınarla uyuyordu.
Bilinsin istedim.