Ramazan, (Arapça: رمضان Ramaḍan), "Ramaza" (çok sıcak olma) kökünden gelmektedir. (Muhtemelen Ramazan orucu ibadetinin ilk uygulanmaya başlandığında yaz aylarına tekabül etmesinden ) Günümüzde Ramazan ayının zamanı Hz. Ömer'in halifeliği zamanında düzenlenen Hicri takvim'e göre belirlenmektedir (Hicrî takvimin başlangıcı miladî 23 Temmuz 622'ye denk gelmektedir.) Hicri Takvim bir ay takvimi olduğu için yıllar, miladi takvimden 11-12 gün kısadır. Bunun sonucu olarak da Ramazan ayı her sene miladi takvimde öne kaymakta, yaklaşık olarak her 32 senede bir, Ramazan ayı aynı tarihlere denk gelmektedir. (Etimolojik açıdan "günün çok sıcak olması, güneşin kum ve taşları çok ısıtması, " anlamlarındaki ramad masdarından veya güneşin güçlü ısısından çok fazla kızmış yer" manasındaki ramda' kelimesinden türeyen ramazan'ın "Yaz sonunda ve güz mevsiminin başlarında yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur" anlamındaki ramadi kelimesinden de türediği ileri sürülmüştür. Kaynak : TDV DIA İslam Ansiklopedisi).
Hicri takvim kullanıyor!.. Araplar bile miladi takvime geçecek, biz bu güruhla ne yapacağız böyle?..
Gönderi kullanım dışı
Reklam
SİNAN İşte demokrasi geldi. Padişahlık gitti falan. En önemlisi hangisi bunun? POYRAZ En önemlisi miladi takvimin kabulü. SİNAN Neden? POYRAZ Neden çünkü... Biz hicri takvim kullanıyorduk. Yani 1300'lü yıllardaydık. Sonra takvim değişti. Bi sabah bi kalktık. 20. yüzyıldayız. Şimdi bi gecede 600 sene ilerlemişsin. O kadar yıl gelmişsin. Fesle dolaşmak olur mu? Olmaz. Tak! Şapka kanunu çıkarıyorsun. N'apıyorsun? Böyle böyle ilerliyorsun. İşte miladi takvim olmasa şimdi hâlâ 15. yüzyıldaydık. Acayip geri kalmıştık. O yüzden diğerleri sonra geliyor. En önemlisi bu.
Sayfa 198 - Doğan KitapKitabı okudu
Hicri takvim İslâm endeksli idi. Bu takvim değiştirilmeden Batılılaşma ve İslâm'dan kopma olamazdı. İşte Noel Bayramı dediğimiz Hristiyan bayramının ülkemizde bu kadar yaygınlaşmasının en önemli sebeplerinden biri 1925'te gerçekleşen takvim değişikliğidir.
Kaybolan İzzetimiz - Hilafetin İlgası...
Yavuz Sultan Selim'in Memlüklerden devraldığı ve Osmanlı'nın 4 asır boyunca sürdürdüğü Hilâfet makamı, her ne kadar resmi olarak 1924 yılında TBMM'de çıkarılan bir kanunla sonlandırılmış olsa da, bu iş asılda Lozan imzalandığı ve Cumhuriyetin ilan edildiği gün bitirilmişti. İngilizlerin Lozan Anlaşmasını Hilâfet kaldırılana dek
ALLAHUEKBER
Ekber ve yakın çevresi, "dünyayı kendisine gelin yapacak" bir yaklaşımla Ekber merkezli yeni bir saray kültürü oluşturdular. Bu anlayışa göre Ekber'e hizmet etmek insanların en yüksek fazilet basamağına ulaşabilmeleri için başlıca -ve belki de tek- yoldu. Takipçilerinin haneleri Ekber'in küçük evreni gibi olmalı ve diğerlerini de kendileriyle birlikte mükemmelleştirmeliydiler. Ekber, zamana yeniden yön vererek tahta çıkışını başlangıç alan, "Tarih-i İlâhî" adında yeni bir güneş takvimi tasarladı. İslami hicri ay takviminde hasat mevsimi ve dolayısıyla gelir dönemleri her yıl değiştiği için bu takvim idarede pratik avantajlar sağlıyordu. Dahası imparatorluğun resmî belgeleri ve madenî paralara "Allahuekber" ibaresini ekletti. Bu uygulamayı eleştirenler 1584'te popüler olan şu beyti dile getiriyorlardı: Kral bu yıl Peygamber olmak iddiasında Bir yıl sonra, Allah'ın izniyle, Allah olacak!
Sayfa 200Kitabı okudu
Reklam
Biz üstünlüklerimizi inkâr etmiş bir toplumuz.
Bizim hicrî takvimi terk etmemiz, şerefimizi inkâr etmemiz anlamına gelir. Allah, insanı ahsen-i takvim üzere yaratmıştır. Hâtem-ül Enbiya olan Resul-ü Ekrem’le dinini ikmal etmiş, üzerimize olan nimetini tamamlamış ve ahsen-i takvim üzere yarattığı insan için din olarak İslâm’ı seçmiştir. Müslüman olarak itibar ettiğimiz takvim ve harfler ikmâl edilmiş dinin, tamamlanmış nimetin dışında düşünülemez. Tarih takvimle tarih olur. Sadece biz Müslümanların tarihi değil; modern manada tüm insanlık tarihi Hicret’le başlamıştır.
DİNİ NASIL DEĞİŞTİRDİLER❓‼ ▪Tüm bu bilgiler ışığında şunları söyleyebiliriz ki; aslında yılbaşının Hristiyanlıkla ve Hazreti İsa ile hiçbir alakası yoktur. ▪Katolik dünyası sadece 25 Aralık gecesini kiliselerde ayinler yaparak geçirmektedirler. Fakat 31 Aralık’ta yılbaşı geceleri ise kiliselerde ne ayinler yapılmakta ne de o gece bir takdis
Nüfus 13 milyondu, 11 milyonu köyde yaşıyordu. 40 bin köy vardı, 37 bininde okul yoktu. 30 bin köyde cami yoktu. Traktör sayısı sıfırdı, biçerdöver sayısı sıfırdı. Ayçiçeği üretimi yoktu, şeker üretimi yoktu. Ekmeklik un ithaldi, pirinç ithaldi. Bütün memlekette sadece beş bin hektar alan sulanabiliyordu. Bitle başa çıkılamıyordu. Beş bin köyde
Bir başka sıkıntı takvim ve saatler. 1904 senesinde Lord Ronaldshay, İstanbul’a geliyor. Daha sonra yayınladığı kitabında (Lawrence John Lumley Dundas, Marquis of Zetland, Earl of Ronaldshay, 1904, On the Outskirts of Empire in Asia: William Blackwood and Sons, Edinburgh and London, s. 31.) bu seyahatinden şöyle bahseder: “İstanbul’a geldim, her
244 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.