İlk sayfadan okuyucusunu esir alan bir anlatım...
Kitap yüz on yedi yaşında ölen Stefanos ile başlıyor. Yaşına rağmen öldüğüne inanmak zor çünkü daha önce üç günlük uykuya yatıp gömülmekten son anda kurtulmuşluğu var. Herkesin öldü sandığı adamı, karısı uyandırmak için kulağına öyle bir şey söyler ki kara toprağa girmeye ramak kala gözleri fal taşı gibi açılır. Kulağına ne söylendiği gerçeği bilinmiyor.
"Gerçek dediğimizin de zaten öyle sanıldığı gibi değişmez bir yüzü yoktur. Anlatanın maheretine, anlatılanın kudretine göre değişkendir çehresi."
Yer yer tarihi kesitler ve masalsı bir kurguya ilerleyen kitabın, mistik bir atmosferi var. Büyülü gerçekçilik dokuşlarıyla bezenmiş, postmodern bir roman.Bir lanet üzerinden tanıdığımız karakterlerin sıcaklığı etrafımızı sarıyor.
2010 Orhan Kemal Öykü Ödülü sahibi Aynur Kara'nın kalemini bu güzel romanıyla tanıdım ve öykü sever olarak diğer kitaplarını okumak için ayrı bir heveslendim.
Bu kitap anlattıklarımdan daha fazlası. Okuyun derim.
"Bir hikaye yalnızca anlatılanlardan ibaret değildir kuşkusuz."