ZEYNEBİN ANLATIMIYLA
-Ev-len-me-ye-ce-ğim
-Ev-le-ne-cek-sin kızım
-Annneeee o sırık o uyuz o kendini bilmiş ukala ile evlenmeyeceğim!!!
-O delikanlı o kibar o beyfendi o iyi çocukla evleneceksin...
-Yaaa babaaa karına bir şey söyler misin?
-Benim karımsa senin de annen. Buyur ikna et edebilirsen kızım beni hiiiiçççç aranıza karıştırmayın...
-Yok ya yok ben kesin üvey evladım da benim haberim yok...
-Sen saçmalamaya başlamadan yarın çocukla buluşacaksın arkadaşıma söz verdim ve düzgün bir şekilde giyinip gidiyorsun...
-Af buyur anne?...
-Bana hiç öyle kaşlarını çatıp bakma sana kalsa 30 unuda göreceğiz... Şunun şurasında kaç kaldı ki zaten?..
-Anneeee ben böyle mutluyum yaaaa
-Daha önceki çocuklara yaptığını sakın yapma. Oranı buranı yamultarak veya kendini çirkin pasaklı göstermeden gidiyorsun düzgün bir şekilde ona göre... Nokta!!!
-An...
-Nokta dedim bitmiştir bu konuşma küçük hanım!..
*******
Annemle konuşmamın üzerinden tam olarak 16 saat 52 dakika 35 saniye geçip annem beni kendi elleriyle onun deyimiyle hanım hanımcık hazırlayarak beni kafeye gönderdi...
Ve ne yazık ki kaçamıyorum çünkü o da bizden iki üç masa ilerimde oturuyor arkadaşıyla... Ve tahmin ettiğiniz gibi sevgili arkadaşlar sırf ben numara yapıp çoçuğu kaçırmayayım veya kendim de çocuğu ekip de kaçmayayım diye...
Ahhhh anneler... 😒
Peki biz evlenmek istemeyen kızlar plânsız durur muyuz?.. Tâbi ki durmayız... Plânımı yapıp da geldim tâbi ki...
Haydi başlasın plânımız... 😎
Ben güzel İzmir'imin deniz kokusunu içime çekerken sonunda fotoğraftaki yüzüne adam akıllı bakmadığım beyfendi teşrif etmeye karar verip karşıma oturdular.
-Kusura bakmayın geç kaldım, diyerek...
Bir de biz hanımlara derler hep bekletirler diyerek. Buyrun size canlı örnek erkeklerde bekletiyor!!!...
Neyse annem burada hanım hanımcık olayım ve plânımı hayata geçirip gideyim.
-Merhabalar hoşgeldiniz. Buraya annemin zoruyla geldim hatta kaçmayayım diye şu anda zannımca sizin annenizle kapının oradaki masada oturup beni izliyor. Ben evlenmeyi düşünmüyorum. Buraya geldiniz sizi de yormuş olduk kusura bakmayın. Allah hâyırlı insanlar çıkarsın karşınıza görüşmemek üzere hoşçakalın selametle... deyip tam kalkıyordum ki şaşırmış suratıyla ellerini hafifçe kaldırarak "bir dakika" dedi...
Ben "evet" dercesine yüzüne bakınca
-Lütfen bir dakika otur... Lütfen... dedi...
Ben de başımı sallayarak oturup onu dinlemek için beklemeye başladım.
-Bende istekli gelmedim ama annelerimiz en azından konuşmamızı yapmadan gidersek bizi ne yapıp edip bir daha görüştüreceklerdir. O yüzden bir on- onbeş dakika konuşmuş gibi yapalım sonra yanlarına gider olmayacak der konuyu kapatırız. Nasıl fikir?..
Mantıklı geldi konuşması. Onun annesini bilmem ama benim annem gerçekten de öyle yapar başımın etini yer ve tekrardan buluşturur.
Başımı evet anlamında sallayarak "haklısınız" dedim...
O da başıyla beni onaylarak "çay mı? kahve mi?" diye sordu...
Ben "çay" deyince elini masaya sakince vurup "o zaman çay içelim" deyince ben de "biri açık olsun" dedim...
"Vayy Cemal Süreya" diyerek gözlerimin içine bakınca göz göze geldik...
"Şiir yazmayı beceremesem de okumayı ve dinlemeyi çok severim" dedim gözlerine bakarak...
Gözleri o kadar derin baktı ki bana o anda benim de ona o şekilde baktığımı yanımıza gelen garsonun seslenmesiyle farkedip kendime gelip denize doğru başımı döndürdüm.
O, çayları söylerken ben kendime gelmeye çalışıyordum... Çünkü o gözler bana yıllar öncesinde kalan kalp yaramın sahibini hatırlattı...
Kendimi toparlamaya çalışıp önüme döndüğümde onun da bana baktığını farkettim. O da kendini toparlayıp çaylar 1-2 dk ya gelene kadar etrafa bakmaya başladı...
Biri demli biri açık ve kenarına limon konulmuş çay önümüze konulunca garsonun gitmesiyle sordum
-Ben limonlu istediğimi size söylemiş miydim?..
-Yok hayır ama garson koydu galiba böyle içiyorsan güzel tevafuk olmuş o vakit.
-Galiba deyip bende limonlu çayımı o da demli çayını içmeye başladık... Bir şeyi dah farkettim o da benim gibi şekersiz içiyormuş...
-Eee vakit geçmesi için soruyorum tanışalım mı en azından? diye sorunca bende hak vererek kendimi tanıttım...
-Olurr haklısınız... Adım Zeynep 27 yaşındayım hemşirelik yapıyorum.
-Buralı mısın?
-Hem evet hem hayır... dememle ikimizde gülümsedik
-O nasıl oluyor?
-Babam askerliğini burada yaparken annemi görüyor bir çarşı izninde, annemin yemeklerine bayılıyor ve ona aşık oluyor ilk görüşte.... Her izinde annemin yanına gidiyor ve askerliğinin bitmesine yakın anneme açılıyor... Annemde karşılıksız değilmiş ve dedemin tek şartı olan burada kalmak koşuluyla evlenmişler... O yüzdendir ki doğma büyüme buralıyım...
-Güzel hikâyeymiş... Helâl olsun babana sevdiğini kimseye bırakmayıp yurdunu bırakıp burada kendine sevdiğiyle bir yurt kurmuş...
-Aynen öyle peki ya siz?..
-Adım Mirza Enes 34 yaşındayım. Güvenlik görevlisiyim ve çerkezlerdeniz... Ailem emekli olunca buraya taşınmalarıyla burada büyüdüm
Demesiyle şaşırdım hiç yaşını göstermiyor, herhalde kalıbından tahmin ettiğim kadarıyla sporcu kişiliğinden... Neyse banane zaten Allah sahibine bağışlasın.
-Daldın bir şey mi oldu? diye sormasıyla kendi kendime içimden konuşmayı bırakıp
-Yok hayır da kalkalım mı artık?
-Sıktım mı seni istemeden?
-Yok estağfirullah sizinle alakalı bir durum değil, konuşma uzadıkça annelerimizin heveslenmesini istemiyorum, olmayacak bir şey için...
-Anlıyorum seni Zeynep... Yalnız senden bir ricam olacak
-Tâbi buyrun
-Bu benim kartım, sporcularda yetiştiriyorum görev saatlerim dışında. Olur da bir gün canın sıkılır konuşmak istersen seni her zaman dinlemek isterim.
Kırmamak için aldım. Zaten niye arayayım ki tanımadığım adamı. Ama tâbi benim de bir ricam olacaktı.
-Benim de sizden bir ricam olacaktı
-Tâbi buyur
-Annelere siz söyler misiniz? Bizden olamayacağını, elektrik alamadık gibi bir şeyler deyin geçin işte. Yoksa annem benim başımın etini yer.
Dimi ama ben kırmamak için kartını kabul ettiysem o da bir zahmet annelerin bakışından ilk nasibi alacak o olsun...
-Tamamdır öyle olsun bakalım.
Demesiyle hesabı bahşişiyle birlikte çay bardağının altına koyup kalktık...
Allah var yiğidi öldür hakkını yeme demişler cömert adammış.
Neyse geldik annelerimizin karşısına öyle masum bakıyorlar ki bizlere
Allahtan bana göre iyi ama onlara göre kötü haberi ben vermeyeceğim o verecek
-Eee oğlum -Eee kızım bir şey söylesenize
-Birbirimizi tanıdığımıza memnun olduk ama biz
-Evet ama siz
-Şeyyy biz bir kez daha konuşmaya karar verdik...
Deyince anneler sevinirken bir birlerine sarılarak, ben şaşkın sinirli suratımla onun yüzüne baktım
Sen Allah aşkına ne diyorsun dercesine!!!!....😡
MİRZA ENESİN ANLATIMIYLA
Görevimin bitimiyle evime geldiğimde süt annemi elinde fotoğrafla bahçede beni beklerken bulmayı tahmin etmiyordum.
Yine hangi kızın fotoğrafını gösterecek acaba ve ben yine reddeceğim tabikisi de...
-Hoşgeldin oğlum
-Hoşbuldum anacım deyip sarılmamla o da bana içten sarılıp yanaklarımı öpmeyi ihmâl etmedi.
-Sana çok güzel bir kız buldum oğlum, demesiyle istemediğimi belirtmek için
-Bende çok şükür iyiyim anacım, işten gelmişim, yorgunum açım, banyo yapmam dinlenmem lâzım demi anacım...
-Dur hele yaparsın onları sen şu kıza bak hele
-Oyy oyy anacım verde bakayım kurtuluşum olmayacak yoksa bu tantanadan, dememle omzuma bir fiske yemem bir oldu ve annem fotoğrafları verdi.
İstemeye istemeye zarftan çıkarıp baktığımda Zeynebimi görmeyi beklemiyordum... İçimden Zeynebim derken dışımdan hiçbir şey farkettirmemeye çalışıyordum...
Onu o kadar çok özlemiştim ki... Ne bu özlemimi anlatmak için mürekkep yeter ne de sayfalar...
Annem fotoğraflara dalıp gittiğimi görünce sevinçli ifadesiyle
-Güzel kız demi, hemşire, seninle yaşıt. Eli kalem tutmuş iş tutmuş hanım hanımcık kız.
İçimden anneme bana bildiklerimi anlatıyorsun deyip bakınca o başka bir şey anladı.
-Böyle kızsa niye evlenmemiş diye düşünüyorsundur sen şimdi, kız eline mesleğini almadan evlenmeyi düşünmemiş. Mesleğini alınca da Rabbim nasip etmemiş. Belki seninle yazılmıştır. Bi konuşsan bi görüşsen be oğlum. Bak yaşın başın kaç oldu, saçlarında aklar başladı...
Dünden evet diyeceğim şeye annem yine hayır dememi beklerken "Evet görüşelim" dememle annem bana şaşırarak ve sevinerek öyle sarıldı ki
Zeynebime kavuşamadan ölecektim galiba...
Annem sevinçle bana yiyecek birşey hazırlamaya giderken bende fotoğraflara bakıp eski günlerime lise yıllarıma gittim.
Babam beni doğumumla annemin ölümüne sebep olduğum gerekçesiyle hiç sevmemişti. Pısırık sürekli dayan yiyen psikolojik şiddet gören asosyal bir çouk olarak yetiştirmişti beni. Evden bile dışarı çıkartmazdı başına bela olurmuşum yoksa...
Sessiz herkezden kendini soyutlayan bakımsız şişman ilgi görmeyen bir çocuk olmuştum liseye kadar.
Tâ ki lise de ilk ve son aşkımı Zeynebi tanıyana kadar... Onun benimle kurduğu arkadaşlık vesilesiyle o bana o kadar iyi gelmişti ki âdeta üzerimdeki ölü toprağını atmıştım...
Bir gün babamın sinir krizi geçirip beni öldürmeye çalışmasına kadar... 18 yaşına girmiştim o zaman... Kendimi zar zor polis komşumuzun evine atmıştım... Babam bana uyguladığı şiddet ve ölümüme kast etmekten ceza almıştı... Babamın cezaevine girmesiyle süt annem beni korumak için mahkemeye başvuru yaptırıyor ve adım soyadım yaşım herşeyimi mahkeme kararıyla değiştiriyor. Polis komşumuzda beni korumak için süt anneme her konuda çok yardımcı oluyor ve yeni kimliğimle dünyaya tekrardan merhaba demiş oldum.
Ve gerçekten de onların düşündükleri gibi olmuş babam ne yapıp edip fazla ceza almadan çıkmış ve her yerde beni aratmıştı, yarım bıraktığı işi tamamlamak için. Ama beni ne yapıp ne edip bulamamış sonunda aramayı kesmişti ve geçen sene girdiği alkol komasıyla sokakta ölü bulunmuştu...
Bu süre zarfında Zeynebime de zarar vermesin diyerek ondan çok uzaklaşmış ama onu hiç unutmamıştım...
O çünkü benim aşık olduğum ilk ve son kişiydi...
Yarını iple çekiyordum o yüzden onu görmeyi çok özlemiştim...
Ben saatler öncesinden ordaydım onu beş dk olsa da fazla görebilmek için...
Ve geldiler... Zeynebimin isteksiz metreler ötesinden belli oluyordu... O yüzden o oturunca hemen yanına gitmedim isteksiz ve hemen kalkıp gitmek istiyordu çok belliydi...
Daha fazla onu oflayıp puflatmamak için karşısına geçip özür dileyerek oturdum.
-Kusura bakmayın geç kaldım, diyerek...
-Merhabalar hoşgeldiniz. Buraya annemin zoruyla geldim hatta kaçmayayım diye şu anda zannımca sizin annenizle kapının oradaki masada oturup beni izliyor. Ben evlenmeyi düşünmüyorum. Buraya geldiniz sizi de yormuş olduk kusura bakmayın. Allah hâyırlı insanlar çıkarsın karşınıza görüşmemek üzere hoşçakalın selametle...
Deyip tam kalkıyordu ki şaşırmış suratımla ellerimi hafifçe kaldırarak "bir dakika" dedim...
Durmasını karşımda oturmasını istemiştim. Sesini yüzünü o kadar özlemiştim ki çünkü. Bir dakika dahi olsa da karşımda olsun...
Ve beni tanımamıştı... Çok normaldi en son lise son sınıfta görmüştü beni ve ben âdeta eski halime göre evrim geçirmiştim...
O "evet" dercesine yüzüme bakınca, "Lütfen bir dakika otur... Lütfen..." dedim...
Onu ikna edebilmem için bir yalan söylemek zorundaydım ve birşeyler uydurdum.
-Bende istekli gelmedim ama annelerimiz en azından konuşmamızı yapmadan gidersek bizi ne yapıp edip bir daha görüştüreceklerdir. O yüzden bir on- onbeş dakika konuşmuş gibi yapalım sonra yanlarına gider olmayacak der konuyu kapatırız. Nasıl fikir?..
Konuşmam ona da makul geldi ki başını evet anlamında sallayarak "haklısınız" dedi...
Ben onunla sizli bizli konuşamazdım onun gibi... Ve ben hep sen demeye devam edecektim...
Ve cevabını çok iyi bildiğim soruyu sordum "çay mı? kahve mi?"
Ve beni yine yanıltmadı "çay" diyerek"
"o zaman çay içelim" deyince garsona gelmesi için elimi sallayıp
Zeynebim "biri açık olsun" dedi... Ben biliyordum ki, yalnız onun şiir sevdasına laf atıp
"Vayy Cemal Süreya" diyerek gözlerinin içine bakınca göz göze geldik...
Bu anımız şuracıkta dursun Allahım ne olur...
"Şiir yazmayı beceremesem de okumayı ve dinlemeyi çok severim" dedi gözlerime bakarak...
Bilmez miyim sevdiğim bilmez miyim...
Gözleri o kadar derin baktı ki bana o anda benim de ona o şekilde baktığımı yanımıza gelen garsonun seslenmesiyle kendimize gelip o başını denize doğru döndürdü bende çayları söyledim...
Şekersiz açık ve limonlu çay içerdi... Ben de (artık) şekersiz ve demli çay içerdim...
Gözlerim sadece ona bakıyordu ta ki o fark edene kadar sonrasında çaylar gelene kadar etrafa bakmaya başladım
Çaylar önümüze konulunca garsonun gitmesiyle sordu
-Ben limonlu istediğimi size söylemiş miydim?..
Evet hemde yıllar önce ama bunu ona söyleyemedim ne yazık ki
-Yok hayır ama garson koydu galiba böyle içiyorsan güzel tevafuk olmuş o vakit.
-Galiba deyip çayını içmeye başladı...
Sohbetini çok özlediğimden dolayı ortaya bir konu attım
-Eee vakit geçmesi için soruyorum tanışalım mı en azından? diye sorunca bana hak vererek kendini tanıttı...
Bildiğim şeyleri tekrardan dinledim onun dilinden...
-Olurr haklısınız... Adım Zeynep 27 yaşındayım hemşirelik yapıyorum.
-Buralı mısın?
-Hem evet hem hayır... demesiyle ikimizde gülümsedik
-O nasıl oluyor?
-Babam askerliğini burada yaparken annemi görüyor bir çarşı izninde, annemin yemeklerine bayılıyor ve ona aşık oluyor ilk görüşte.... Her izinde annemin yanına gidiyor ve askerliğinin bitmesine yakın anneme açılıyor... Annemde karşılıksız değilmiş ve dedemin tek şartı olan burada kalmak koşuluyla evlenmişler... O yüzdendir ki doğma büyüme buralıyım...
-Güzel hikâyeymiş... Helâl olsun babana sevdiğini kimseye bırakmayıp yurdunu bırakıp burada kendine sevdiğiyle bir yurt kurmuş...
Ben o yuvayı kurabilmek için yıllardır bekliyorum ve inşallah Zeynebim sana kendimi affettirip kuracağım...
-Aynen öyle peki ya siz?.. diye sorunca bi anlık duraksadım ve ikinci kimliğimle kendimi tanıttım...
Neden diye sormayın bende şu anda bilmiyorum...
-Adım Mirza Enes 34 yaşındayım. Güvenlik görevlisiyim ve çerkezlerdeniz... Ailem emekli olunca buraya taşınmalarıyla burada büyüdüm
Dalıp gitmesiyle elimi yüzüne doğru salladım
-Daldın bir şey mi oldu?
-Yok hayır da kalkalım mı artık?
Hemen bu kadar çabuk mu... Yoksa yalan söylediğimi mi anladı? Beni tanıdı mı?
-Sıktım mı seni istemeden?
-Yok estağfirullah sizinle alakalı bir durum değil, konuşma uzadıkça annelerimizin heveslenmesini istemiyorum, olmayacak bir şey için...
Zeynebimin bir sevdiği mi var acaba da bu evlilik muhabbetlerinden kaçmak istiyor. Bunu ne yapıp edip öğrenmem lâzım...
-Anlıyorum seni Zeynep... Yalnız senden bir ricam olacak
-Tâbi buyrun
-Bu benim kartım, sporcularda yetiştiriyorum görev saatlerim dışında. Olur da bir gün canın sıkılır konuşmak istersen seni her zaman dinlemek isterim.
Hem de her zaman dinlerim dedim içimden...
-Benim de sizden bir ricam olacaktı
-Tâbi buyur
-Annelere siz söyler misiniz? Bizden olamayacağını, elektrik alamadık gibi bir şeyler deyin geçin işte. Yoksa annem benim başımın etini yer.
Çok uyanıksın Zeynebim ama bu kozun için teşekkür ederim... Çünkü seninle bir daha görüşeceğiz dedim içimden sevinerek...Tabi dışımdan
-Tamamdır öyle olsun bakalım, dedim ve hesabı bahşişiyle birlikte çay bardağının altına koyup kalktık...
Ve geldik annelerimizin karşısına... Zeynebim özür dilerim umduğun gibi olmayacak...
-Eee oğlum -Eee kızım bir şey söylesenize
-Birbirimizi tanıdığımıza memnun olduk ama biz
-Evet ama siz
-Şeyyy biz bir kez daha konuşmaya karar verdik... dememle
anneler sevinçle birbirine sarılırken, ben şaşkın sevdiğim sinirli suratıyla benim yüzüme öyle bir baktı ki
Sen Allah aşkına ne diyorsun dercesine!!!!....
Seni yıllar sonra buldum sana kendimi affettirmeden bırakmam sevdiğim diyerek içimden mahçup bir şekilde sevdiğime baktım... 😂