Gecenin bir vaktinde tek başıma Ayasofya'da ne işim vardı? Peki ya o yer... dilim bile söylemeye ürküyor. De... deh... dehliz... Onlar da gerçek miydi? Görüntüler aklıma geldikçe boğazım kuruyor, nefesim daralıyor, başımdan boncuk boncuk terler akıyor. İnandığım, beni rahatlatan tek şey bunların gerçek olmamasıydı. Peki ruhum bedenden sıyrılıp nasıl gitti oraya ya da ruh bedeni kaçırıp götürmüş müydü? Soruların ardı arkası kesilmiyor gittikçe çıkılmayan labirent gibi uzadıkça uzuyor ve ben içinde kayboluyorum.