Ama üzerimdeki tedirginlik bir türlü gitmiyordu. Ya anlarlarsa diyordum içimden. Ya anlarlarsa! Etrafı göz gezdirirken güvenlik kameraları gözüme takıldı. Eyvah bunu hiç hesap edemedim nasıl aklıma gelmedi bu. O gecenin görüntüleri görünebilir miydi? Kendi kendime fırtınalarla boğuşurken camiinin içerisine girdik. Meryem Ana ile Hz. İsa Peygamberle karşılaştık, bu sefer gülümsemiyorlardı. Dört serafim melekleri de öyle. O gece hepsi bana gülüyordu, şimdiyse gülmüyorlardı, hatta kızgın bakışlarla bana bakıyorlardı.Herkes camiinin ihtişamından büyülenmişti, ben de biraz da olsa rahatlamıştım. Üzerimdeki tedirginlik azalmıştı. İçimden bir oh çektim. Padişah kafesinin yanına gittik ne zaman yapıldığı hakkında bilgiler veriliyordu. O sırada o sesi duymayı bekledim -bana padişah kafesini tanıtan sesi- maalesef yoktu. Daha sonra mozaiklerin olduğu kata çıkmak için merdivenlere yöneldik. Herkes soluk soluğa kaldı. Rüyada da yorucuydu gerçekte de. Kimsenin bacaklarında derman kalmadı. Varış noktasına geldik. İlk önce Kral IV. Leon ile Hz. İsa'nın olduğu mozaiğin önünde durduk. İçimden Kral IV. Leon diyeceğime sesli bir şekilde söyledim, ağzımdan çıkıverdi. Bir anda dikkatler üzerimde toplandı. Arkadaşlarımdan birisi ''tabi sen bizden önce geldin her şeyi biliyorsun, dökül bakalım Selim başka neler biliyorsun?'' dedi. Rüyalarımın gerçekliğine ben de inanmaya başladım artık. Ama nasıl? Biri beni çekip götürdü mü, buraları gezdirdi mi? İçimde kaybolan tedirginlik tekrar ortaya çıktı. Ama bu sefer beni huzursuz edecek kadar. Huzursuzluğum fark edilecek diye korkuyordum.