VONKA DENEYLERİ
CHARLİE VONKA
Küçük charlie; sene 1895, sofrasından her türlü zenginlik eksik olmayan, bir yandan birinci dünya savaşı sırasında Güney İngiltere’yi işgal edip oraya halkı yerleştiren Pecerli İmparatorluğu sayesinde ise orada huzurlu bir hayat sürebilecek şansa sahip ve babası ise oldukça varlıklı olan bir çocuk olarak dünyaya geldi
Charlie gözlerini açtığı ilk anda parlak bir ışık, ardından ise;
Ona doğru tamamen beyaz giyinmiş ve siyah mutlu gözlerle ona gülümseyerek bakan iki kadın gördü. Ardından ise birisi onu çekingenlikle ve yüksek bir heyecanla kucaklar ve çekingenlikle kucaklayan kişinin, kiraz yanaklı, mükemmel kıvırcıklı saçlı biri olduğunu gördü. Kendisi kiraz ve al yanaklı, Mükemmel kıvırcıklı saçlı ve yüzü oldukça güzel birisi idi. Kendisi ona gülümseyerek bakıyor ve gözleri doluyordu ama bu mutluluğun arkasında oldukça ter dökmüş gibi duruyordu. Ve bu zorluğun altında menekşe gibi gülümsüyor, ve bu da acının umurunda olmadığı, kendisine bakışından; ilk görüşte ona sonsuz şefkat ve sevgi duyacağına and içermiş gibi ona bakıyordu. Bu hoş ve güzel hanımefendinin kim olduğu oldukça belliydi, bu bizim Charlie'nin Annesi Melanie Vonka idi.
__Bölüm 1 Firar;__
Küçük Charlie'nin doğumu üzerinden 6 sene geçti ve artık yıllar 1901 geçmişti.
Kendileri İngiltere’nin 1.dünya savaşı sonrası yaşadığı ağır kıtlık ve hastalıklardan muaf kalmıştı, ama babasının ailesinin başına neler geldiğine dair haberleri gizlice kapı ardından işitmişti. Kendileri onlara göre cennetin en iyi katında idi, yani kuzey tarafında insanlar sıtma, veba ve sarıhumma vb. gibi hastalıklar ile boğuşuyorlar; iki tas su için birbirlerinin karınlarını deşip çocuklarını öksüz bırakıyorlardı. Ama kendileri ise 1.dünya savaşını İngiltere’nin kaybetmesine borçlulardı çünkü eğer ingiltere kazansa idi yüksek ihtimalle tüm aile öfkeli İngiltere yandaşları tarafından öldürülmüştü.
Ama şükretmeliler ki bunlar gerçekleşmedi, ama aile yine de “özellikle” babasının yani Albert Vonka’nın pek de şükrettiği görülmüyordu. Doğrusu Charlie’nin babasından bahsedecek olursak eğer, kendisi Charlie’ye çocukluğundan beri soğuktu. Sanki onu hiç istemiyor sanki doğduğu zaman onun doğumu onun için bir ihanet gibiydi. Babası her Charlie’yi gördüğünde ne olursa olsun zayıf ama şekilli yüzü her daim buz kesilir kahverengi gözleri ona sanki bir hiçmiş gibi bakardı. Oval dudakları hiç hareket etmez
Kalın kaşları her daim çarpıktı. Yüzü sanki kuzeydeki fakirhane okulundaki rahibeler gibiydi. Charlie’nin babası böyle olsada Annesi hiç öyle değildi, Annesi onu her gördüğünde gülüşünde Menekşeler açar, babasının soğuk davranışlarının döktüğü yüzündeki bin parçayı tekrar toplardı. Portakal turuncusu yanakları kızarır, kiraz kırmızısı olur mavi gözleri onun içini ısıtır masallara götürürdü. Her fırsatta Charlie ara sıra bunu düşünürdü, annesi böyle bir adamla ne oldu da evlenmiş ve çocuk yapmıştı.