Gözlerimi açtığımda gördüğüm rüyanın etkisinde, kalbimin üzerinde hissettiğim ağırlıkla birkaç saniye hiçbir nesneye odaklanamadı gözlerim. Aralık dudaklarımdan aldığım nefesler boğazımda ki kuruluğa eşlik ederken her geçen saniye daha da acı gelmeye başlayan bir tadın yayıldığını hissederek yüzümü buruşturma ihtiyacı hissettim. Senelerdir alışamadığım rüyaların ağzımda bıraktığı ağır tadı da tanıdık değildi bana çünkü her seferinde bir başka düşten sesler, başka bir dünyanın güneşi vuruyordu yüzüme o saydam dünyada. Aynı olan tek şey elimi uzattığım karanlığın sonunda ki enkazdı; çığlıklara karışmış ve kesilmesiyle tüm dünyayı susturan bir sessizliğe gömen, sonunda sukünetin bulunmadığı bir karmaşa.
Anlamsız bir sessizliğin içinde, dışardan gelebilecek her türlü darbeye açık bir hassaslıkla geçen birkaç saniyenin ardından tavanımızda ki avizeye baktığımı idrak edebildiğim ilk an bir rüyanın daha pençelerinden yavaşça sıyrıldığımı hissettiğim lahzadaydı. Gözlerimin değdiği objeler artık çok daha netleşmeye başladığında belime dolanan kolun üzerimde ki ağırlığıyla eş zamanlı o ağırlığa tutunan ellerimin yaptığı baskıdan kalan kasılma aynı anda sezebildiğim ilk somut şey oldu. Bir an sonra parmaklarımın baskısını azaltmamla, duyduğum kısık nefes seslerinin verdiği tanıdık huzurla gözlerimi kapadım birkaç saniye. Artık çok daha iyi hissediyordum. Başımı göreceğim yüzün huzuruyla soluma çevirdim ve iki buçuk yıldır hayatımda olan, son bir senedir ise nefesinde, kollarında, yüreğinde mutluluğun her türlüsüne her geçen zamanda bir kez daha rast gelebildiğim adama baktım uzunca. Evliliğimiz boyunca bunu ona hiç söylememiştim fakat neredeyse her gün gördüğüm ve etkisinden çıkmak için belli bir zamanımı feda ettiğim kabuslardan şimdi olduğum gerçekliğe geceleri onun yüzünü izleyerek dönüyordum çoğu zaman. Bu hayatta ki en büyük şükür sebebim belki de oydu ve şimdi yanımda olduğu için zamanın, mekanın ve içinde olduğum durumun bağımsızlığında ışıldıyordu gözlerim.
Sükuneti nihayet yeniden yakalayabildiğimi hissettiğimde Selim in yüzü bana dönük yüz üstü yatan yüzünden çektim gözlerimi. Hemen yanı başımda ki saat sabah ezanına birkaç saat olduğunu gösteriyordu fakat artık uyumamın mümkün olmadığını düşündüğümde sessizce ayrıldım yataktan. Pencerenin önünde ki koltuğa doğru yürüyüp sabahlığımı giydiğimde gözlerim zifiri karanlığa daldı birkaç saniye. Issız bir karanlık ve pencereyi açsam da hiçbir şey duymayacağımı bildiğim bir sessizlik hakimdi dünyaya. Başımı yerle göğün arasında göremediğim ayrıma rağmen semaya doğru kaldırdığımda o zamandan beri geceleri bunu ne kadar sık tekrar ettiğimi biliyordum. Kaybettiğime en yakın hissedebildiğim an şimdi olduğu ve onunda içinde kaybolduğu gibi siyahına başka bir şeyin bulaşmasına izin vermeyen göğün şimdiki zamanıydı; o an sanki kaybolan gözlerinin verdiği siyahlık yayılıyordu tüm evrene. Gözümden firar eden bir damla yaşsa on beş yılın sadakatiydi.
Karanlığın üzün süredir beni korkutamadığı gerçeğiyle ışıkları açmaya dair hiçbir çaba göstermeyerek yürüdüğüm koridorda oturma odasına geçip orta sehpanın üzerinde ki bilgisayarımı elime aldım. Her zaman orda olduğunu bildiğim battaniyeye uzanıp kendime çektiğimde tekli koltuğa oturmuştum ve kendi kokuma karışmış Selim in kokusu yanı başımda bana sarılıyor hissini en sıcak haliyle sunmuştu bir armağan misali.
Birkaç saniye bilgisayarın açılmasını bekleyip sonrasında defalarca kez yaptığım gibi arama motorunu açtığımda parmaklarım tek bir an sekmeden klavyenin üzerinde en iyi bildiği harfleri birleştirdi, bir an sonra ezberlediğim aramalar ve aynı yazılar milyonuncu kez döküldü gözlerimin önüne. Derin bir nefes alıp parmaklarımı yavaşça en üstte ki aramaya dokundurduğumda, başımı arkama yaslayarak daha dik bir pozisyonda açılan sitelere bakmaya devam ettim. Çıkan sonuçların hepsine bakıp aşağı doğru inerken noktasına virgülüne kadar zihnime kazınanların yine ve yine aynı olduğunu biliyordum. Tekrar tekrar sayfaları geçerek başlıklara ve içeriklere baktığımda yaklaşık bir buçuk saatin geçtiğini gökyüzünün aydınlanma çağrılarını sunduğu mavilik yavaşça yerini almaya başladığında anlayabilmiştim. Yeni bir günün başladığı ve kargaşanın kısa zaman sonra insanları bulacağı belliydi.
Belli bir zamanı daha aynı pozisyonda geçirdiğimde artık bilgisayarı kapatıp günlük hayatıma dönmem gerektiğinin farkındaydım. Selim i uyandırmam gerekiyordu, her zaman yaptığımız ve ikimizin de günün en sevdiğimiz vakti olduğunu düşündüğüm gibi uzun olmayan fakat kısa da sayılmayan kahvaltı sohbetimizi edecektik, işe giderken bana sarılacak ve hergün yaptığı gibi bugünde gitmek istemediğini söyleyecekti bende gülerek onu yolcu edecek ve kısa ev işlerini hallettikten sonra birkaç ay sonra gireceğim sınav için muhtemelen akşama kadar çalışmaya başlayacaktım.
Bir senedir istisnalar dışında rutine bağlayan düzenimiz, sevdiğim insanla beraber olduğum için beni asla sıkmıyor ve kendimin bile şaşıracağı kadar büyük bir mutlulukla dolmama neden oluyordu. Yine aynı rutinde yeni bir güne adımlamak için bilgisayarı kapatmaya yöneldiğimde yalnızca bir an için durdum.
O an kaderdi.
O bir saniyede verilecek bir karar tüm her şeyi değiştirecek, yaptığım o ufak ve basit seçim bir çok şeyden habersiz yaşamımı devam ettirmeme fakat belki de ruhumda her şeyin yolunda olmasının yanında eğreti duracak bir huzursuzluğun benimle yaşlanmasına neden olacaktı. Bunların hiçbirini bilmiyordum fakat bir an için beni durduran o güce her zaman güvendiğimi biliyordum.
Kararımı verdim, seçimimi yaptım; tüm bunlardan haberim olmadığı hakikati, gerçeğin yazgısını değiştirmedi.
Ben o sabah o bilgisayarı kapatmadım yalnızca ellerimin benden bağımsız hareketlerini izledim ve o gün Selim i uyandırmaya gitmedim, birlikte kahkahalarımızın yankılandığı bir kahvaltı yapmadık, ben aylardır bir gün bile geciktirmeden çalıştığım sınavın aklıma dahi gelmediğini de fark etmedim. Tüm bunlar ise kelebek etkisinin en hafif sonuçlarıydı.İnançlı bir insan olmamdan dolayı herkesin bir başka isimlendirmeye layık gördüğü kudretin beni kıskacına aldığını düşündüğüm bir güç oturduğum koltuğa bir ağırlık gibi mıhlanmama ve ellerimin oldukları yerden ayrılmak istemez gibi karıncalanmasına neden olmuştu. Ellerimi oynatan, bu isteği somutlaştıran ben değilmişçesine her gün defalarca baktığım haberleri bilinmez bir istekle yeniden ve yeniden büyük bir dikkatle okumaya devam ediyordum ve o sayılamayacak kadar kısa zamanın birinde aslında gördüğüm rüyaların birinde gibi duyumsuyordum özümü.
Aydınlanan havaya inat her yer yine karanlığa bürünmüştü sanki. Gerçekle hayali karıştırmanın verdiği panik beni sarstığında korkarak başımı arkamda kalan pencereye çevirdiğimi hatırlıyorum. Önce karanlıktan başka bir şey göremesem de daha sonrasında maviyle kızıllığın arafında, o an olmak istediğim yerin kıyısında ki güzellikle kesişen gözlerim rahat bir nefes almama neden olmuştu; fakat sesler çok daha derinden ama gerçek geliyordu bu defa. Bir an sonra başımı çevirip baktığım küçük bilgisayar ekranı önümde tüm dış eylemlerden bağımsız büyürken, sıradanlığın artık o kadar da sıradan olmadığını aklımdan çok daha önce idrak eden kalbimde ufak bir çırpıntı hissettim. Gözlerim kilitlenmişçesine tüm aksiyonunu durdururken ve tüm algılarım bir bıçak gibi önüme çıkan ve daha önce asla denk gelmediğim yeni bir sayfaya odaklandığında ilk cümleden itibaren yalnızca bir an gözlerimi kapatıp bu heyecanın geçmesini beklediysem de olmadı. Titremeye başlayan tüm vücudum sakinleşmeme olanak tanımıyordu.
Kendime zaman tanıma isteğimle, yüzlerce komplo teorisiyle hayal kırıklığına uğramaya alışmış benliğimin temkinliği fakat en çok da her şeyi değiştirebileceği bir his olarak vuku bulan arzunun karmaşasıyla daha fazla dayanamayıp önüme açılan uzun yazıyı her cümlesini tek seferde ezberleyecek kadar büyük bir dikkatle okumaya başladım ve bu an 7 yıl sonra gerçekten hissedebildiğim ilk andı.
“7 YIL ÖNCE KAYIPLARA KARIŞAN … AIRLINES IN AVUSTRALYA NIN AZ BİLİNEN TARİHİ GEÇMİŞİYLE MUHTEMEL BAĞLANTISI
“7 yıl önce havalandıktan iki saat sonra gizemli bir şekilde kaybolan ve en son gittiği yönün tersi istikametinde radarda görülen fakat bir daha izine rastlanamadığı için o günden bu yana çeşitli komplo teorilerine malzeme olan …. Airlines; Singapur Changi Havalimanından, Avustralya Sydney e gitmek üzere havalanmıştı. Öncesinde yapılan kontrollerde teknik bir aksaklığa rastlanmayan uçağın iki saatlik sürede hiçbir sıkıntı yaşamadığı biliniyordu fakat sonrasında gelişen olaylar günümüze kadar gelerek gizemleri de beraberinde getirmiştir. Hint Okyanusu üzerindeyken gece saat 01 :00 sularından radarlarda aniden kaybolan uçakla iletişimde aynı dakikalarda kesilmiş ve hava trafik kontrolü ile bir daha bağlantı sağlanamamıştı. Adeta buhar olup izini kaybettiren uçaktan, mürettebat ve yolculardan 7 yıldır hala hiçbir haber alınamadı. Bu gizemli olay insanların ilgisini çekmeyi olaydan birkaç sene sonra bırakmış olsada yolcuların ailelerinin acısının hala taptaze olduğu bir gerçek. 15 gün sonra 7. Senesi dolacak olan merak uyandırıcı bu hikaye, yüzlerce habere ve makaleye konu oldu, uzmanı olsun veya olmasın herkesin üzerinde çeşitli teoriler üretebildiği kadar büyük boşluklar barındıran olayda, ilgi çekmek isteyen birkaç haber kanalı ve küçük çapta ki magazinler haricinde hiç kimsenin üzerinde önemle durmadığı birkaç nokta dikkat çekiyor ve esasında bu çerçevede bakıldığında olayı, kara deliğin içinde kaybolma veya uzaylıların kaçırmış olması ihtimalinden çok daha gerçekçi ve ilginç bir boyuta taşımakta.
Bundan tam 35 yıl önce yani 1983 yılında aynı rota üzerinde ve yine Hint Okyanusu nda kaybolan ve tıpkı 7 sene önce kaybolan uçakta da olduğu gibi en son radarlarda alınan görüntüsünde rotasını gittiği yönün tam tersine çevirmiş olarak görülen… sayılı … Airlines de, kaybolan ailelerden birinin çocuğu olan ve şimdilerde 60 yaşında Avusturalya da yaşamını sürdüren D.K. anlatıyor. Gençliğinde bir efsane olarak bu rota üzerinde kaybolan uçak ve dahası geçmiş zamanlarda gemiler olduğunun anlatıldığını söyleyen D.K., kendisi ve ailesinin de hiçbir zaman bu hikayeyi ciddiye almadıklarını ve yalnızca dikkat çekici bir masal olarak birbirlerine anlattıklarını söylüyor taa ki inanmadıkları bu hikaye gerçekten başlarına gelene kadar. Bu noktadan sonra fikrimizce bambaşka bir boyut kazanan bu hikaye üzerinde durulması gereken noktalar barındırmaya devam ediyor. D.K. üzerinde araştırılma yapılmış sınırlı sayıda kaynak bulunan ve tarihte gerçekleşmiş olayların bu konuda birbirine bağımlı olduğunu söylüyor dahası yakın zamana gelindiğinde yine tesadüf olmayacak şekilde az sayıda insanın dikkatini çeken bu bağlantıların peşinde ki bir gezginin de ortadan kaybolmasının da esasında teorilerinin bir yere kadar haklı olduğunun kanıtı olduğunu iddia ediyor. Üzerinde önemle durulması gereken ve derin bir araştırma gerektiren bilmecelere bürünmüş tüm sırların açığa çıkması ne kadar zor olursa olsun vazgeçmeyeceğini belirten D.K. son olarak önemsenmeyip kenara itilen noktaların birleştirildiğinde önemli addedilen çoğu teoriden daha dikkat çekici olabileceğini ekliyor.
İletişim : …