Sabırlı Bir Baba

Sabırlı Bir Baba

4
38
17
Bir çocuk öldü, demek kolay. Benim çocuğum öldü, demeyi deneseniz ya. Cümlenin sonunu getirmekte zorlanıyorsanız yardımcı olayım: Benim çocuğum ÖLDÜ(M). Sirenler çalmaya başladı. Birazdan bombardımana tutulacağız. Daha önce hiç bombardıman görmeyen varsa bilsin, bu biraz da kura çekmeye benzer. Elini torbaya daldırıp karıştırır ve çekersin: Bingo! İşte biri daha öldü… Gidene üzülmek ile kaldığına sevinmek arasında bocalamak… Allah'ım sabır ver… Bombardımandan korunmak adına güvenli sığınaklar olur. Buralar sivil sığınaklarıdır. Düşman buraları bombalamaz ve siz ailenizle birlikte hayatta kalırsınız. Bu, tarihte hep böyle olmuştur. Lakin bu sefer ki farklı. Neden farklı? Kim bunlar? Neden bizi yok etmek istiyorlar? Çoluk çocuk, genç yaşlı demeden herkesi katletmenin derdindeler. ‘‘Düşman’’ bu adamları tanımlamak için yeterli bir kelime değil. Bir kelime arıyorum, yeni bir kavram, bunları tanıtmak için. Evladı ölmüş bir babaya nazaran çok sakin mi konuşuyorum? Ah, evet. Hep böyleyimdir; sakin. Evladımın ölüsünü bir torba içinde, bildiğim poşetleyip verdikleri gece hariç. O gece neredeydim ben? Neden Fatma ile ölmemiştim, anımsayamıyorum… Üzerimde acının ve felaketin huzuru var. Beni olduğundan da dingin kılıyor. Soğukkanlılığı her zaman koruduğum gibi kızımın akıbetini öğrenmeye gittiğimde de koruyordum. Karımın bacağı kopmuş, oğlumun gözüne şarapnel parçası girmişti. Fatma nerede, diyordum. Elime bir torba tutuşturdular. İçi kan, kemik ve et parçaları doluydu. Parça parça olmuştu kızım. Canım. Ciğerim. Ne kadar ağladım, sabaha kadar gözyaşı döktüm. Allah'a yalvardım, benim de canımı al bu acıyı yaşatma, diye. O gece sabaha kadar hiç durmadan öyle ağladım ki göz pınarlarım kurudu. O günden sonra bir daha ağlayamadım. Artık sakinim. Eskisinden de sakin… Bombardıman başladı. Bombalar çevreye düşüp patladıkça sarsıntılar oluyor. Masam sallanıyor sürekli. Mürekkep, kağıdın muhtelif yerlerine bulaşıyor. Karım Kur’an okuyor. Oğlumsa düşünceli. Ölmekten korktuğunu sanmıyorum. Şiir düşünüyordur belki. Aklına bir mısra gelmiştir bombaların patlamasıyla. Öyle ya, sanat hayatın içinden doğuyorsa, en müthişi yine bu en dehşetli yerden, bir savaş alanından çıkacaktır. Çok güzel şeyler yazıyor Eyüp. Büyüyünce… Neyse, büyür inşallah! Kaldığımız yerde bizden başkaları da var. Onların da bombardımana reaksiyon gösterdiği söylenemez. Alıştık artık buna. Hayatımızın bir parçası oldu. İnsan nasıl olur da her an ölümle burun buruna yaşamayı, her dakika bir yakınını veya gözü önündeki bir insanı kaybetmeyi kanıksayabilir? İlginç. Ben bunu Allah'tan dilediğimiz ve onun da bize bahşettiği sabır olarak görüyorum. Yâ sabır…
Okuduğunuz için teşekkürler.Bir hikayenin daha sonuna geldiniz.