Selim ile Canan

Selim ile Canan

9
20
47
Kaleye çıktılar ve yanyana oturdular. Canan başını Selim'in omzuna dayadı. Selim sağ eli ile Canan'ı belinden kavradı. Hava biraz soğuktu, hafif bir rüzgâr çıkıyor, Canan'ın saçları bir balerin edasıyla dans ediyor, bazen de Selim'in yüzüne vuruyordu. Montunu çıkardı Selim, Canan'ın omuzlarından sırtına geçirdi. Sağ eli ile Canan'ın sol elini tuttu. Canan biraz tebessüm ederek başını tekrar Selim'in omzuna koydu. Altlarında deniz... Güneşin batışını izliyorlardı. Gün batımı yavaş yavaş gerçekleşirken denizin ortası yavaş yavaş kızıllaşıyordu. Denizin kızılımsı tarafından kuşlar sürü ile hareket ediyordu. Bu manzara Canan'ın çok hoşuna gitmişti, sıkıca sarıldı Selim'e. Kafası Selim'in göğsündeydi. Gözlerini kapadı Selim, Canan'ın saçlarını kokladı, derin derin içine çekti kokusunu. Kokladı... kokladı... doyamadı. Sanki ciğerleri Canan ile dolmuştu."Kuşlar" dedi Canan, "ne kadar özgürler." "Onlar özgür değiller ki" diye cevap verdi Selim. "Neden" dedi Canan. "Doğadaki bütün canlılar, biz insanlar dahil, herkesin birbirine ihtiyacı vardır. Bak mesela bu kadar özgür olsalardı tek başına, hiç bir tehlike arz etmeden uçabilirlerdi. Belki bir tarafa göçüyorlar, belki yiyecek bir şey arıyorlar, belki biz insanlardan bir yardım bekliyor, umut... Evet umut onlarda da var. Doğanın kanunu bu bütün canlılar birbirine muhtaçtır." dedi Selim.Etkilendi Canan, "doğru" dedi. Ve devam etti: "Biz her zaman birbirimize sıkıca sarılalım, yeri gelince arkadaş, dost, eş... ne olabiliyorsak olalım" dedi. "Hepsi" dedi Selim "hepsi olacağız." Sıkıca sarıldılar birbirlerine. Öpüşüp koklaştılar.Güneş batmış, kuşlar gitmiş, denizin kızıllığı kalmamıştı. "Eee" dedi yazar "her güzel şeyin bir sonu vardır, siz güzel olduktan sonra güzellikler hep sizinle gelir, yarın tekrar gelin." diye bitirdi hikayesini.