__BU KİTAP TEK VARLIĞIM ANNEME İTHAF EDİLMİŞTİR..__
Uzun koridorda ebediyete baktı. Grinin hakim olduğu salona benzer yerde, gecenin en zifiri karanlığının ışığı yayılıyordu. Tedirgince dolandı bakışları lanetleniş olan o yere. Bu son şansıydı! müzeden çalacağı elmas birinin hayatını kurtaracaktı ve o kişinin hayatı onun parmakları arasındaydı..<b>
</b>Kafasını eğerek boylu boyuna gri ile boyanmış duvara sindi. Kameralar sorun değildi. Aylar önce tüm herşey planlanmış olası her duruma karşı çare bulunmuştu. Ama güvenliğin onu görmemesi gerekiyordu.. Polise haber verildiği anda tüm plan yatardı. Hızlıca yerde sürünerek Enes'in yanına gitti. Uzun uzun baktı arkadaşına. Onun yüzünden bulaşmıştı bu işlere Enes...<b>
</b>Ne kadar da kolaydı başka insanları himaye altına alıp, hayatlarını mahvetmek.. Ne kadar kolaydı insanların güvenini zedelemek. "Karşıya geç, ışıklar yanarsa biteriz." dedi otoriter tutmaya çalıştığı ses tonuyla.<b>
</b>"Ben sana diyorum yakalanacaz sen bana ne diyürsün. Ulan biz burada ne ediyoz?" diyerek sitem etti Enes. Korkudan şivesi bile kayıyordu. Yaşamın acı izleri sarmıştı bedenini. Yakalanma korkusu ölümün soğuk nefesi gibi kodlanmıştı beynine.<b>
</b>İnsan kaç kere son verir bu yaşama?<b>
</b>Sağ elini alnına attı. Gerçekten bazen dayanılmaz oluyordu ama başka da çare yoktu. Yola çıktığı insanı yarı yolda bırakmak onların kitabında yazmıyordu.<b>
</b>"Enes kardeş geç ileri yo-" diyordu ki bir anda ışıklar açıldı. Grinin hakim olduğu salonda ateşin rengi yanıyordu. O ateş yakmakla kalmıyor hissedeni lanetliyordu. Enes haklı olabilirdi, belki yakalanacaklardı fakat ölüm her zaman esir tutmamış mıydı onları? Enes haklı olabilirdi, ama amaçlarından asla vazgeçemezdiler. Kim bir insanın canı için yaşamını vicdan azabıyla geçirmek isterdi ki? <b>
</b>Hızlıca oldukları yerle bütünleştiler. Uzun boyu ilk defa zorluyordu onu. Enes'e işaret yaptı. Hızlıca arka tarafa geçti Enes. Parmak uçlarıyla yürüyor güvenliğin arkasına geçmeye çalışıyordu.<b>
</b>"Kim var orada?" dedi güvenlik. Elindeki silahı ile etrafı tarıyordu. Geriye kalan dört güvenlik etkisiz hale getirilmişti. Ama bu adam aralarında istisnaydı. Çünkü yolun sonunu görebilmek için yolun başını bitirmek gerekirdi.<b>
</b>Hızlıca bakınıyordu etrafa adam, her an bir şey yapacakmış gibi.. Elindeki telsizden ihbar edildikleri çok belliydi. Kameralar etkisiz hale getirilmişti. Peki ya planın ikinci evresine ne zaman geçilecekti?<b>
</b>Güvenliğin eli tetikteydi. Silahı bir o yana bir bu yana sallayarak gücünü göstermeye çalışıyordu.<b>
</b>"Kim var orada dedim?" kısa bir es aldı.<b>
</b>"Enes" dedi arkadaşına bakarak. El işaretiyle ileri atılmasını silahı almasını istedi. Enes çok güçlü bir adamdı. Öyle ki; çıktığı her boks maçını kazanmıştı. Mavi gözleri okyanus kadar derin, görünmeyen tarafı kadar da karanlıktı. Kumral saçları, beyaz teni ve keskin çenesi karizmasına karizma katıyordu. O da cebinden çıkardığı kısa, mavi renkli, inciye benzeyen taşı ileri attı - ki güvenliğin dikkati dağılsın-<b>
</b>Enes olduğu yerde yılan gibi süzülerek daha da ileri atıldı. Güvenliğin arkasındaydı. Güvenlik atılan taşın geldiği yöne doğru adım attığı sırada elinden silahı almaya çalıştı ama silahın kabzası kafasının en hassas bölgesine denk gelince afalladı ve güvenliğin eline çok büyük bir koz verdi. Güvenlik silahı Enes'e doğru çevirdiği an arkadaşının ölmesine göz yumamayacağı için ileri atıldı ve silahı aldığı gibi güvenliğin üstüne yürüdü. Enes hayatı boyunca onca başarı elde etmişken burada yaptığı hata yüzünden ömrünün sonuna kadar kendini suçlu hissedecekti.<b>
</b>"Bırak bizi! istediğimizi alalım ve gidelim yoksa canından olacaksın!!" dedi cesur görünmeye çalışarak.<b>
</b>"Yaşatırlar mı lan sizi? Benim kılıma zarar gelse yaşatırlar mı sizi" dedi güvenlik. Haklıydı..<b>
</b>Dışardan siren sesleri geliyordu. Kırmızı, mavi ışığın sıcaklığı duvarların ötesinden hissediliyordu. Acizlikten kaçan tiz ses "ölüm" diye fısıldıyordu. Gelmiştiler! kaçış imkansızdı. Plan ikinci evreye çıkamamıştı. Farklı bir boyuttu bu.
<b>
</b>"Sus lan. Şimdi bize siper olacaksın anladın mı? bizi buradan çıkaracaksın." Dedi. İsteseler polislerin önünden bile çıkıp gidebilirdiler ama üstünlüğü sağlamak alta kalmaktan her zaman daha zor olmuştu.<b>
</b>"Abi içerdeler" dedi Enes tedirgince. Korkusu kendi için değildi. Her şey o can içindi..<b>
</b>Algısını kaybedecek gibi oluyordu. Zamanın durduğunu hissediyordu. Nefesi batıyordu şakaklarından akan tere. Yaşamın ince çizgisi hapsetmişti onu karanlığın içine. Sırf bu yüzden geceleri yatamaz, ezanın tiz sesiyle sabahlardı. Evet itiraf ediyordu ki korkuyordu, hem de çok korkuyordu. Ama az sonra ölecek veya tutuklanacak olmasından değil arkadaşının canını kurtaramamaktandı tüm korkusu.<b>
</b>İnsan isterse hayatını gül bahçesine de çevirir diken bahçesine de. Önemli olan hangisi olduğu değil önemli olan o bahçeyi kurup kuramamasıdır diye düşündü içinden. Ne yapmıştı ki o hayatı için?<b>
</b>Asla cevap bulamayacağı soru çukurunun en dibindeyken: "Abi, hayır!" diye bağırdı Enes. Tüm camları titretecek derecede çıkan yüksek ses bir polisin karın boşluğuna denk geldi. Dalıp gittiği sırada istemsizce tetiği çekmiş kendi hayatı ile bir polisin hayatını köreltmişti. Hızla akan kanlar bir annenin çocuğuna koşuşu gibi boşanırken yere düşürmüştü dimdik duran polisi.Kan lekesi değmeden ellerine işlemişti bu kanlı cinayeti. Polis ölmeyecekti! Peki ya sadece bir insanın bedenini öldürmek mi cinayetti?<b>
</b>Silahlar çekilmişti anında ve ona isabet etmişti vurulan polisin yanında duran uzun boylu polisin elindeki silahtan çıkan mermi. Enes ölmesin diye kendi canını tehlikeye atmanın bedelini bir polisi vurması sonucu vurularak ödeyecekti.
İsmini bile kendi koymuş bir kişi, hayatta kaybedecek bir canı dahi yokken başkaları için o savaşı terk etti...<b>
</b>O gece tüm sosyal medya camiası tek bir haberle çalkalanmıştı:<b>
</b>Arkadaşıyla yaptıkları soygun patlayınca kendilerini savunmak için bir polisi vuran caniler Y.S ve E.A yakalanarak Silivri cezaevine gönderildi. Bir polise ateş etmesi sonucu yaralanan Y.S ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı.<b>
</b>Evet, şuana kadar okuduğunuz metin iki arkadaşın soygunu olabilir ama şunu düzeltmem gerekiyor; Bu vahşetin hikayesi. Bu orada yaralanan polisin hikayesi...<b>
</b><b>
</b><b>
</b>"Korkunun kaynağı gelecekte yatar. Kim gelecekten kurtulmuşsa, korkacak hiçbir şeyi yoktur..<b>
</b><b>
</b><b>
</b><b>
</b><b>
</b><b>
</b>