Zaman

Giriş; Pera' ya Mektup

5
60
30
Genç adam uzandığı fakat uykuyu bir türlü yakalayamadığı yatağından kalkmak için hareketlendi. Yanındaki kızı uyandırmamak için temkinli ve sessizce kalkıp uzaklaşmaya başladı uyku vaad eden yatağından. Dolabından geniş siyah bir eşofman altı çıkarıp giydi. Yatağının çaprazında bulunan çalışma masasına oturdu ve kalemi eline alıp kelimeleri deftere döktü. Yazdı... Sildi... Yazdı... Yırttı... Yeni bir sayfa aldı ve bu sefer kalbindekileri yazmak için kendi kendine söz verdi. "Güneşim, Pera'm, karım, canım, her şeyim... Bu satırları sana yazmak çok güç. Beni bilirsin iki kelimeyi bir araya getiremem. Ama konu sen olunca değiştiğimi de öğrenmiş olmalısın. Uzatmayacağım. Seni seviyorum... Seni çok pis seviyorum. Seni cehennemin insanı sevdiği kadar seviyorum. Seninleyken zaman hızlı geçiyor tutamıyorum. Zamanı yakaladığım an ise sen kayboluveriyorsun. Gözlerin... Ah o yeşil gözlerin... Masumiyetinin gölgesini taşıyor üzerinde. Tatlı ve yumuşak bir şefkat var gözlerinin harelerinde. Saçların güneşin sarısı. Kıvır kıvır dalgalanıyorlar ya hafif meltemde, ben o zaman nefes alıyorum be güzelim. Sen beni sevmesende senin her zerrene aşığım be Pera. Sen beni itsende senin her parçana çekiliyorum be Pera. Yüreğim senin için çarpıyor. Kalbim sebepsiz her an seni istiyor. Gelsen... Bana bir gelsen seni o kadar mutlu ederim ki, o naif gülümsemen yaz tadında bir kahkahaya dönüşür. Ama gelmiyorsun. Bir kere geldin ve ben o şansı kaybettim. Bir kere daha gelsen? Ama yoo... Gelmezsin. Bilirsin kelimeler konusunda iyi değilim. Ama bir şey biliyorum ki; Sen ve ben Pera Tek yapbozun iki zıt parçasıyız. Zaman ilk seni şimdiyse beni sildi. Senin için deliren Rüzgar..." Kağıdı eline aldı, güzel yazdığına kanaat getirdikten sonra. Sandalyeyi çekti ve ayağa kalktı. Yorgundu. Ama uykusu yoktu. Kağıtla birlikte yatağa yürüdü. Yatakta uyuyan kadını buldu gözleri. Çok güzeldi. İlahi bir güzelliği vardı. Eğildi kadına doğru, işaret parmağının arka kısmını kızın yanaklarına sürttü. Porselen bir heykele benzeyen suratına her dokunduğunda içinde bir şey onu incitme korkusuyla burkulurdu. Elini yanaklarından çekti, üzerindeki yorganı biraz daha örttü. O vahşi saçlarını son bir kez okşadı. Kalktı ve üzerine bir şeyler geçirdi. Tam kapıdan çıkacakken kağıdı yatağın üzerinde unuttuğunu farketti. Kağıda doğru gidip onu aldı ve komodinin üzerine güzelce yerleştirdi. Kapıdan çıkmadan son kez sevdiği kadına baktı. Dayanamadı... Yanına gitti. Bu bakışın son bakışı olduğuna inanamadı. Kendi işaret parmağının ucunu öptü ve parmağını kadının dudaklarında gezdirdi. Bir damla yaş süzüldü gözlerinden. Daha fazla kalamazdı. Gitmeliydi. Ayrıldı sevdiğinden zor da olsa. Kapıyı açtı, çıktı ve kapıyı acı bir sessizlikle kapattı...
Okuduğunuz için teşekkürler.Bir hikayenin daha sonuna geldiniz.