Hayır, asla okuyamayacak. Sayfalardaki harfler netleşmiş olsalar da, kafasında hep bulanık olacak. Kitapların sayfalarını kaplayan bütün bu küçük, kargacık burgacık yazıların bize hikâyeler anlattıklarını ve bizi başka diyarlara götürebildiklerini asla anlayamayacak. Ben hiyerogliflere nasıl bakıyorsam o da bu yazılara öyle bakıyor.
Bunların resim olduklarını düşünüyor olmalı, hiçbir anlamı olmayan minicik resimler. Ya da sıra sıra ilerleyen karıncalar olduklarını düşünüyordur ve bunları ezmek için elini uzattığında kaçmadıklarına şaşırıyordur.
Zaten beni yazmaya iten de, bu tür bir "aklının içindekileri gösterme arzusu" değil miydi? Gerçi, insanlara kendini anlatarak var olabileceğini sanmak da hayatımızı yönlendiren yanılsamalardan biri...
3-ÇAMURLU GÖZYAŞLARI
Yüzü gözü toz toprak içinde kalmıştı. Üzerindeki kıyafetlerin tamamı yüzü gibi toprağa bulanmış çoğu yeri de yırtılmıştı. Gözlerinden akan yaş yanaklarındaki toprakla karışarak çamur olup süzülüyordu. Yorgunluktan tükenmiş, neredeyse hiç gücü kalmamıştı. İnsan üstü bir çaba gösteriyordu.
Bir enkazın içinde moloz