Mekke-i mükerreme'de bir gül...
Yüzü dolunay gibi parlak.
Teni pembeye çalan beyaz renginde.
Saçları, hafif dalgalı...
Açık renkli ve hilâl kaşlı.
İki kaşının arasında bir damar. Öfkelendiğinde şişen...
Oruç, içimizde batmayan bir ayın geceden gündüze taşınmasıdır. Bir ramazan gününün saatleri ilerledikçe içimizdeki ay büyür büyür; ilkin, "kurumuş bir hurma dalı" kadar ince ; sonra bir kalın kaşlı hilâl. Sonra sonra tam yuvarlaklığını alır.
Oruç, içimizde batmayan bir ayın geceden gündüze taşınmasıdır. Bir ramazan gününün saatleri ilerledikçe içimizdeki ay büyür; ilkin, << kurumuş bir hurma dalı >> kadar ince; sonra bir kalın kaşlı hilâl. Sonra sonra tam yuvarlaklığını alır.
Oruç, içimizde batmayan bir ay’ın geceden gündüze taşınmasıdır. Bir Ramazan gününün saatleri ilerledikçe içimizdeki ay büyür büyür; ilkin ‘kurumuş bir hurma dalı’ kadar ince; sonra bir kalın kaşlı hilâl. Sonra sonra tam yuvarlaklığını alır.
Zaferlerin tam Bedir hali olan Bedir savaşının isminin kelimeler dünyasında ay’ın mükemmellik haline teşbih edilmek gibi bir hikmeti yok mudur dersiniz?
…
~Resûl-i Ekrem ve Fahr-i Âlem Muhammedü'l Mustafâ sallallâhü aleyhi ve sellem hazretleri~
hilkatçe ve ahlâkça nev-i benî âdemin ekmeli idi. Hep, enbiyâ-i ʻizâm aleyhimü's-salâtü vesselâm hazarâtı, tâmü'l-âzâ ve güzel yüzlü olup Habîb-i Hüdâ, onların en güzeli idi.
Mübârek cismi güzel, hep âzâsı mütenâsip, endâmı gayet matbûʻ, alnı ve göğsü ve iki omuzlarının arası ve avuçları geniş, boynu uzun ve mevzûn ve gümüş gibi saf, omuzları ve pazuları ve baldıları iri ve kalın, bilekleri uzun, parmakları uzunca, elleri ve parmakları kalınca idi. Mübârek karnı göğsü ile berâber olup şişman değil idi ve ayaklarının altı çukur olup düz değil idi. Uzuna karîb orta boylu, iri kemikli, iri gövdeli, güçlü kuvvetli idi. Ne zayıf, ne semiz, belki ikisi ortası ve sıkı etli idi. Mübârek cildi ise ipekten yumuşak idi.
Kemâl-i îtidâl üzre büyük başlı, hilâl kaşlı, çekme burunlu, az değirmi çehreli ve söbüce yüzlü idi. Şişman yüzlü ve yumru yanaklı değildi.
Kirpikleri uzun, gözleri kara ve güzel büyücek ve iki kaşının arası açık, fakat kaşları birbirine karîb idi. Çatık kaşlı değil idi. Ve iki kaşının arasında bir damar var idi ki, vakt-i gazabda kabarıp görünür idi
Ahmet Cevdet (1331). Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ.
I. Fâriğ olmam eylesen yüzbin cefâ sevdim seni
Böyle yazmış alnıma kilk-î kazâ sevdim seni
Ben bu sözden dönmezem devreyledikçe nûh-felek
Şâhid olsun aşkıma arz u semâ sevdim seni
I. Yüzbin cefâ etsen vazgeçmem, sevdim seni.
Kaza ve kader kalemi alnıma böyle yazmış; sevdim seni.
Dokuz gök döndükçe bu sözden dönmem:
Sevdim seni; yer, gök, aşkıma
Oruç, içimizde batmayan bir ayın geceden gündüze taşınmasıdır.
Bir ramazan gününün saatleri ilerledikçe içimizdeki ay büyür büyür; ilkin "kurumuş bir hurma dalı" kadar ince; sonra bir kalın kaşlı hilâl. Sonra sonra tam yuvarlaklığını alır. Zaferlerin tam bedir hali olan Bedir Savaşı'nın isminin kelimeler dünyasında ayın mükemmellik haline teşbih edilmek gibi bir hikmeti yok mudur dersiniz? Oruçluyken her işimize biraz ay karışmamış mıdır? Oruçluyken ve oruçlu değilken aynı işi yapınız, arada bir ay farkı vardır. Müslümanla müslüman olmayan arasında bir ay farkı vardır. Oruçluyken sözlerimizin arasına esrarlı bir ay ışığı karışır. Her çileden bir ay sembolizmi gelir kelimelerimize siner.
"Oruç, içimizde batmayan bir ayın geceden gündüze taşınmasıdır. Bir Ramazan gününün saatleri ilerledikçe içimizdeki ay büyür büyür; ilkin, kurumuş bir hurma dalı kadar ince; sonra bir kalın kaşlı hilal. Sonra sonra tam yuvarlaklığını alır."
Oruç, içimizde batmayan bir ayın geceden gündüze taşımasıdır. Bir ramazan gününün saatleri ilerledikçe içimizdeki ay büyür büyür; ilkin, "kurumuş bir hurma dalı" kadar ince; sonra bir kalın kaşlı hilal. Sonra sonra tam yuvarlıklığını alır.
"Sokakları mermer taşlı
Güzelleri hilal kaşlı
Hep bakışlar bize karşı
Sultan Cezayir gel aman…"
Cezayir Türküleri ilginçtir, anadolunun her yanında, çzellikle düğünlerinde çalınır. Ne alaka Cezayir türküleri, derken TRT Türkü Radyoda bir programa rasgeldim. Orada anlatılıyordu: Cezayir 1517'den başlayarak, yaklaşık 300 yıl Osmanlı idaresinde kalmış. Anadoludan bir çok asker uzun yıllar, hatta aileleriyle göreve gitmişler. Uzak bir memleket. Şimdiki gibi değil ulaşım. Oraya gidenin geri gelmesi zormuş. Ağıtlarla başlamış türküler, sonra sonra harekete gelmiş. Cezayir türkülerinin toplaştığı, yoğunlaştığı coğrafi yöreler, aynı zamanda Cezayir'e askere gönderilen yörelerdir: Alanya, Aydın gibi kıyı bölgeleridir. Afyon, Antep, Erzincan, Bursa, Konya gibi varyantlarıı da vardır. Şimdilerde birçok yörede icra ediliyor.
Örnek 1: Konyalı Kör Ahmet: youtu.be/3SczELkdDuQ
Örnek 2: TRT'de anlatımıyla halk oyunu icrası: youtu.be/ydRh3r9pc9I
Örnek 3: Serikli Abdal Mehmet: (Allah rahmet eylesin yakınlarda vefat etti) youtu.be/9tkZ5CyOC4I
Örnek 4: Kütahya'da bir köy düğünü:
youtu.be/KdBtpDzuWT4