"İkinci Cumhuriyet" tartışmaları başladı. Hürriyet gazetesi yazarı Cengiz Çandar, futbol takımı gibi, İkinci Cumhuriyetçilerin ilk 11'ini yazdı: Cengiz Çandar, Mehmet Barlas, Hasan Cemal, Murat Belge, Etyen Mahçupyan, Orhan Pamuk, Mehmet Altan, Eser Karakaş, Şahin Alpay, Ali Bayramoğlu ve Mehmet Ali Birand'dı. Buna karşılık, Vatan gazetesi yazarı Mehmet Tezkan da, Cumhuriyetçilerin ilk 11'ini yazdı: İlhan Selçuk, Özdemir İnce, Necati Doğru, Zülfü Livaneli, Ruhat Mengi, Bekir Coşkun, Hıncal Uluç, Ertuğrul Özkök, Emre Kongar, Emin Çölaşan ve Yılmaz Özdildi.
Sevgilinize sakın vakit yokluğunu şikayet etmeyin. Vakit yokluğunu sakın ola özür yapmayın. Yapıyorsanız sevgili değilsinizdir zaten!
Reklam
“ İlk krize kadar ne romatizmaya inanmıştım, ne de gerçek aşka “ Marie Von Ebren Eschenbach
“ Aşk kızamık gibidir. Ne kadar geç yakalanırsanız o kadar tehlikeli olur” Douglas Jerrold
Türkiye Cumhuriyeti Anayası'na göre her Türk eşit; değil mi? "Her Türk, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre tabii ki eşit, ama Hıncal Uluç'un tüm Türk vatandaşlarının bildiği gibi bir gerçeği herhalde öğrenme zamanı geldi," dedi. "Nedir o?" diye sordum. "Güçlü olanlar daha da eşit!" dedi.
Sayfa 139Kitabı okudu
Geçtiğimiz günlerde tanınmış bir kozmetik kuruluşunda 170'e yakın kadına tüm gün süren bir seminer verdim. Evet, Allah tüm erkeklere böyle hoş bir gruba konuşma yapmayı nasip etsin. Böyle bir eğitimde insan, Coşkun Sabah ve Hıncal Uluç'un niye güzellik yarışmalarının saniyesini dahi kaçırmadığını daha iyi anlıyor, o gün ben de çok şey öğrendim. Mesela hanımlardan birinin eşi yalan söylerken sağ ayak başparmağını kıpırdatmaya başlıyormuş. "Eşinize hiç söylediniz mi bunu?" diye sordum. "Niye söyleyeyim ki?" diye muzip bir cevap aldım. Eşine önü açık bir terlik almış, akşam giydiriyormuş terliği garibana. Evet, kadınlar bize göre yüzlerce defa daha dikkatliler ve ayrıntıları fark ediyorlar.
Reklam
Yıl 2009, Nagehan Alçı o yıllarda Akşam gazetesinde yazıyor. Hedefinde büyük bir gazeteciliğe imza atmak var. O zaman kendisine 'Ermeni açılımı' görevi verilmiş olacak ki, 'kahramanımız' Ermenistan işgali altında bulunan kardeş Azerbaycan toprakları olan Karabağ'a gitmeye karar veriyor. Zaten o yıl "Ben de
Biliyorum ki tutkusu olmayan bir insanın hayatı da yoktur.
... En çok sevilen, en önce gelir ... "Benim her şeyimsin," kolay laftır, herkes söyleyebilir. Eğer sizi her şeye tercih ediyorsa, ancak o zaman, her şe­yisiniz demektir, gerçekten. Birisiyle ilgili duygularınızdan ya da onun duyguların­dan şüpheniz varsa, derhal bir 'öncelik' testi yapın, her günkü yaşantınızdan örnekleri hatırlayarak. Şaşmaz gerçek hemen ortaya çıkacaktır. Sevgi, bir bakıma, önceliktir...
Varoluş ve Yaşam (KORE SAVAŞI)
...Hıncal Uluç'un bir yazısında inançların gücüyle ilggili söyledikleri ve verdiği örnek aklıma geldi... Rahmetli Turan Yavçan anlatmıştı..Kore savaşlarının en sıcak döneminde oradaydı.Ertesi sabah büyük bir çatışma bekniyor Çinlilerle...Askeri erken yatırmışlar gece.Uyku tutmamış Yavçan binbaşıyı...Çadırın etrafında doşmaya çıkmış.Hva buz gibi soğuk.Sıfırın kim bilir ne kadar altında..Nehir kenarına gelmiş...Buz tutmuş nehir..Kenarda bir askeri..Soyunuk..Kasaturası ile buzu kırmış, matarasını nehirden doldurup yıkanmaya çalışıyor.."Giyin Çadırıma gel" demiş..Gelmiş asker ve hikayeyi öğrenmiş.Askeri uyku tutmamış..Dolaşmaya çıktığında nehir kenarında bir Koreli kız görmüş..Aylardır kadın yüzü gördükleri yok.Şeytan dürtmüş.Kızı oracıkta yatırmış.İş bitince de korkmuş."Şimdi bu şikayet eder, beni kurşuna dizerler"diye..Boğup öldürmüş kızı..Cesedini de çalının dibine sürüklemiş..Buzu kırıp nehirde yıkanmaya çalışmasının sebebini anladınız tabii.."Yarın kapışacağız Çinlilerle kumandanım.Cünüp gidersem şehit sayılmam.Boy abdesti alıyordum.."İyi düşünün.Bu gerçek öyküyü iyi düşünün.Irza geçmek sorun değil..Ama öbür dünyaya kirli gitmek hem de nasıl sorun..Şimdi dikkat edin.Doğruyu yanlışı tartışmıyorum.İnancın ne olduğunu anlatmaya çaışıyorum.İnancın insana neler yaptırdığına örnek getiriyorum(Sabah, 30.04.2004)
Sayfa 347Kitabı okudu
Reklam
Murat Demirel soygunundan sonra Süleyman Demirel'in doktoru açıklama yaptı: "Beyefendi çok sıhhatli, maşallahı var, çok rahat, akşamları kafasını yastığa koydu mu, deliksiz uykusunu alıyor!" Aynı günlerde, Hıncal Uluç da bir yazı yazdı, banka soygununa karışan gazete patronları için. Köşesinde patronunu bir güzel savunduktan sonra, "yani benim vicdanım rahat, akşam kafamı yastığa koyunca mışıl mışıl uyuyorum!"... Kendi kendime: ".mma koduğum memlekette, bir uyuyamayan biz kaldık!" Bir fıkra da Eşber Yağmurdnreli'den, güvenlik kameraları bankanın sabahın dördüne kadar aralıksız soyulduğunu tüm Türkiye'ye gösterince, Eşber ağbi: "Sabahın dördüne kadar insan soymaktan yorulur. Ben olsaydım, gecenin ikisinde, hadi arkadaşlar bir işkembe çorbası içelim, sonra devam ederiz!"
Köşe yazarının dört beklentisi.. Bir köşe yazarı olarak, okurlarımın yazılarıma şu dört tepkiden birini göstermelerini beklerim. Her okur göstermeli.. Birinci tepki, bir köşeyi okuduktan sonra "Aaa.. Bunu bilmiyordum" demeleri. Öğretmen olmak keyifli birşeydir. İkinci tepki, yazıyı okuduktan sonra "İnanır mısınız, ben olaya hiç
162 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.