"Türk Milliyetçileri Hira Dağı kadar Müslümandırlar. Tanrı Dağı kadar Türk'türler."
NEDİR PEYGAMBERLİK ??
PEYGAMBERLİK; insanlara, 'Sadece Allah'a kulluk etmek' üzere yaratıldıklarını bildirmekti. PEYGAMBERLİK; insanlara, putlara, resimlere, heykellere, paraya kul olmamayı tebliğ etmekti. PEYGAMBERLİK; Vahîd, yani Tek olan Allah inancının müjdesiydi. PEYGAMBERLİK, Allah'ın yanında, başkasına tapmamak ilkesinin öğretisiydi. Bu öğreti, Hazreti Adem aleyhisselam'dan Hazreti Muhammed(s.a.s)'e kadar devam eden; insanlığın hayat programı, ölüm sonrası dünyaya -ki hiçbir canlı, hiçbir insan bundan müstağını değildir- giden en emniyetli yol, saadetin en güzeli, mücadele azminin gıdası, adalet kavramının nüvesi olan İslam'ın Tevhid inancıydı. İşte Hira Mağarasında, Hz Muhammed(s.a.s)'e vahyedilen büyük dava budur. O, bu davayı tebliğle, insanlara ulaştırmakla mükellefti ki bu, PEYGAMBERLİKTİ. İlâhi inkılâb müessesiydi bu...
Sayfa 37 - BeyanKitabı okuyor
Seni de vururlar bir gün ey Acı Uçuşup durduğun kanatlarından Sazın, sözün, türkülerin tükenir Ellerin koynunda kalakalırsın Şakaklarına kar yağıyor bilesin ey Acı Gül açan yüzlerimizde Göğeriyor rengin senin de
İlk vahiy Peygamberimiz (s.a.v.)'e ne zaman geldi?
610 yılı Ramazan ayının Kadir gecesinde, Hirâ mağarasında. "Oku!" ile başlayan Alak Suresi'nin ilk 5 âyeti nâzil oldu.
Rahmetini umarak Günahkar bir dille; Allah Azze ve Celle Ya Rasulallah, Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden, Kalbimizden seyrediyoruz seni.
Müthiş an;
Ramazanın on yedinci pazartesi günü, Allah'ın Resûlü Hira dağındaki mağarada.. Bir gece evvel rüyalarında muazzam bir şekil, bir heybet, bir sûret, bir edâ, bir ışık, bir renk görmüşlerdir. Bu <<Na-mus-ül - Ekber>> sıfatlı Cebrail'dir. Büyük ve sultan meleklerden bir tanesi.. Pazartesi günü mağarada murakabe ve ibadetin en derin anında, Allah'ın sevgilisine dünya ve madde perdesinde görünüverdi. İnsanoğluna mahsus olmayan ufukların ötesindeki bu manzara karşısında ne hâle gelmiştir? Birdenbire gökler bir perde gibi açılır ve arkasından sonsuzluk âleminin kadrosundan bir şahsiyet, bütün madde tezahürlerini yakıp kül edici, cisim üstü bir cisimlenişle görünüverirse insan ne hâle gelir? Melek o ânâ kadar öteler âlemini tanımayan fakat bütün alemlerin tacı ve efendisi olarak yaratılmış bulunan peygambere hitap etti. - İkrâ (oku).. Âlemlerin Fahri dehşetler ve haşyetler içinde cevap verdi: - Ben okuyucu değilim. Ne okuyayım? Sultan Melek ilerledi. Allah"ın Resûlünü kucakladı, kuvvetle sıktı ve sonra bırakarak tekrar etti. - Oku! Ve kendisinden yine aynı cevabı aldı. Bu hâl üç kere tekrarlandıktan sonra Melek, Allah'tan aldığı ve Resûlüne teslim etmeye geldiği ilk ayeti, başından sonuna kadar okudu. - Oku! Rabbinin ismiyle başlayarak oku! O Rabbinin ismiyle ki, insanı uyuşmuş kandan yarattı. Kalem vasıtasıyle insanlara ilim veren, bilmediği şeyleri öğreten ve yaratmak yalnız kendisine mahsus olan Kerem Sahibi Rabbinin ismiyle oku!
Anna
Ama geçecek hepsi, geçecek. Şifalı gözlerin her şeyi iyi edecek. Gözlerimin içine bakmaktan korkma anna. Sen adımını attığın andan itibaren hira dinginliğine dönüşecek ortalık.
Tarık Tufan
Tarık Tufan
Anna, Tarık Tufan
"Biz her şeye, esirgeyen ve bağışlayan, çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan, hep esirgeyen ve hep bağışlayan rabbin adıyla başlayan adamlarız anna. büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan. sanayi devriminde bile, karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok
-Peygamberimize kitap nasıl inmiş? Peygamberimiz tek başına yürürken önüne düşüvermiş.(Ali/İlkokul-5) Kitap Hira dağına inmiş. Peygamberimiz gidip oradan alıpeve getirmiş. Güzelce saklayıp okumuş. Hepsini ezberleyipPeygamber olmuş. (Can/İlkokul-5)
Ey Hira
Ey Hira Seni içimde gün gün inşa etmekteyim Yaşım yaklaştı Sana yaklaştım İsti'la mı eylerim bilemem Yoksa safil... Muradım uzaklaşmak
hira…. Kalbin gıdası gecelerde, seherlerde gizli. Sesten ve kalabalıktan uzak yerlerde… Kaybolan var mı tenhada? Asırlar önce kutlu bir ses, tenhadan uyandırmadı mı insanlığı? Oradan, Hira’dan. Bir köşede kalmaktan değil, asıl kalabalıklar arasında kaybolmaktan korkmalıyız. Allah (cc.) ile olmadan, insanlarla olamazsın. İçimin tâ içinde, ne hazineler gizli kim bilir? İzin verirse Allahım.
Atlasım kavrulurken uzak bir vahadayım, Kardeşlerim kuyuda, ben engin sahadayım Nerde o şeyda gönül, hanidir altun çağlar? Gök kubbede matem var, üstüme şal; tunç ağlar, Yer yüksünür, gök çatlar ve ihtimal tunç ağlar, Ciğerimde kor ateş, çılgınım, çıradayım, Tanrı Dağı, Altay'da, Toros'ta, Hira'dayım.
Emile Dermenghem: "Rasûlullah biraz önce Arafat'ta veda hutbesi okurken Peygamberlik görevimi tebliğ ettim mi, şeklinde sorusunu sorarken onun, Hira Mağarası'nda aldığı ilk vahyi insanlığa tebliğ ettiği o ilk günlerden veda haccına kadar süren hayatı göz önünde bulundurulursa doğrusu onun çok sıkıntılar çektiği görülecektir. Bu hayata baktığımız zaman o günden sonra rahat ve sükûn, adeta ondan ebediyen uzaklaşmıştır. Buna bakılırsa insana dehşet verici bir hayat yaşadığı görülecektir. Bu geçen 20 yıl, dünyayı tamamen değiştirmeye kâfı gelmişti. Hicaz bölgesinde o kupkuru toprağında yeni bir tohum filizleniyordu. Bu öyle bir filizdi ki bütün Arabistan'ı başta olmak üzere, dünyanın tümünü, Hindistan'ın doğu sınırlarından Atlas Okyanusu'na kadar uzanan muazzam bir dünyayı aydınlatacak ve buralarda yeni filizler yeşertecekti."
Sayfa 281
Resim