Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Herkes sanmış ki her şey bitti. Her şey sanmış ki herkes gitti.
"Tepeden yuvarlanan taşın yol alışı, öğle güneşi, sıcak, darlaşan ikindi; hayat bazen işte bir hışırtı, bir kuşun iç çekişi, uzaktan bir kanat sesi; acaba o çobanlar, bir zamanda dağdan dereden kayarak geçenler, yerde bir kiremit parçası, birinin yere düşmüş bir parça anısı, kimden kime bir hayal olarak kalacak? İnsan kendini kime ne olarak bırakacak?"
Reklam
Ne bir ses, ne bir nefes, ne hışırtı, hiçbir şey duyulmazdı yalnızlığın suskunluğu içindeki bu gerilimli evrende.
MÜTHİŞ BİR TREN Kıraathanenin camları önüne oturmuşlardı. İki arkadaştılar. Nargilelerinin marpuçlarını emerek susuyorlardı. Zayıf olan, lülenin ateşini nargilenin kehribar ağızlığıyla düzeltti. Bir-iki nefes daha çekti. Marpucu sardı. Nargileyi önünden itti. Bu, yüzü karanlık, karışık bir adamdı. Kalın kaşları vardı. Bu kaşların altında
Barış içinde bir yeri bulmak için dünyamız üzerinde çok defa uçmuş fakat her yerde yıldırımların ve insanların şimşeklerini görmüş çünkü her yerde savaş varmış. Bir zamanlar dünyayı sular altında bırakan tufan şimdi de denizleri kan ve ateş içinde bırakmış. Güvercin barış içinde bir yer bulmak için ülkelerin üzerinden ve içinden uçmuş. En sonunda zeytin yaprağını götürerek müjde vermek için Nuh’a geri dönmek istemiş ancak o günlerde kıyamet ateşi insanların üzerinde her zamankinden çok daha fazla yükselmiş ve güvercin tek bir zeytin yaprağı bile bulamamış. Ne yazık ki bugünlerde bile ne güvercin zeytin yaprağını ne de insanlar barışı bulabilmiş durumda. Fakat güvercin aradığını bulamadan eve dönemez ve sonsuza kadar dinlenemezmiş. Bugün hiç kimse barışı ararken kaybolmuş efsanevi güvercini görmemiştir fakat o hâlâ gökyüzünde, başımızın üzerinde yorgun bir halde ve korku içinde uçuyor. Bazen geceleri uykumuzdan uyandığımızda, gökyüzünün karanlığında bir hışırtı, aceleci bir avın rahatsız edici ve çaresiz uçuşunu duyarız. Gökyüzü ve yeryüzü arasında dolaşan, yolunu kaybetmiş, bir zamanlar atamız Nuh’un sadakatsiz habercisi bu güvercin kaderimizle ilgili atamız Nuh’u bilgilendirir ve tüm karamsar düşüncelerimizi ve arzularımızı kanatlarında taşır.
Kadına sarılmış, küçük hareketler yapıyor, sınırı aşmadan. Uzaktan bakılınca, insana, hiçbir şey yapılmıyormuş gibi gelir: bir şeyden şüphelenilmez. Telaşsız, hafif bir hışırtı. Bazı duyguları ifade etmek ne kadar zor. Elim anlatabilir ancak. Elimin derisinden vücudumun hayati merkezlerine yayılan bu duyguyu sizlere iletmekte güçlük çekiyorum, insan kardeşlerim! Efendim? Yalnız dokunma duyusuyla açıklanabilir mi? Ya da elektriklenmeyle? Olamaz. Hücrelerin bir kenarına sığınmış cinsel zerreciklerin bir dış etken yoluyla uyarılması. Kelimeler, kelimeler, kelimeler. Bütün duyularımla giriştim işe: hepsi var. Hayır, kitaplardan da etkileniyor isan. Okuma duyusu eksik. Elimin altında kımıldıyor: yaşadığını bilmek bana heyecan veriyor. Kadının kulağına eğildi: “Benden hoşlandın mı?” Buna ne diyebilir ki? Konuşma duyusu. Kadın, belirsiz bir hareket yaptı. ‘
Sayfa 64 - İletişim Sinan Yayınları İkinci Bölüm
Reklam
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
"Tepeden yuvarlanan taşın yol alışı, öğle güneşi, sıcak, darlaşan ikindi, hayat bazen işte bir hışırtı, bir kuşun iç çekişi, uzaktan bir kanat sesi, acaba o çobanlar, bir zamanda dağdan dereden kayarak geçenler, yerde bir kiremit parçası, birinin yere düşmüş bir parça anısı, kimden kime bir hayal olarak kalacak. İnsan kendini kime ne olarak bırakacak?"
Sayfa 27 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Nuh'un gönderdiği üçüncü güvercinin hikayesi.
Güvercin rüyasından uyanmış. Etrafında yalnızca ölüm ve felaket olduğunu görmüş; nasıl ki bir zamanlar dünyayı sular bastıysa, şimdi de ateş çemberi sarmış her yerini. Bu nedenle güvercin kanatlarını açmış, yerle bir olan ormandan başka bir memleket, barışın hüküm sürdüğü bir yer bulmak için uçmuş. Barışı bulmak için dünyamızın üzerinde uçup
Serin bir hışırtı hatırlatır belki sana Hızla geçen ömürden artakalanı Ve şiirin hız karşısındaki umarsızlığını
Sayfa 25 - Everest Yayınları - 1. Basım: Ekim 2016Kitabı okudu
Reklam
Şimdi Ahmet Cemil'in gözleri bulanıyordu. Bütün denizi, semayı bu bulantı içinde karıştırdı. Artık görmeyerek bakıyordu. Biraz sonra ayaklarının altında gizli bir hışırtı ile gecelerin sırlarını taşımaya hazırlanan suların üzerine geniş, uzun bir gölge düştü. O vakit vapurun kenarına, tahta kanepenin üzerine oturdu; dirseğini dayadı, başını avucunun içine koydu. Akşamın serin bir rüzgarı ile saçları uçuşarak gözlerinin önünde hazırlanan geceye bakmaya başladı.
"Artık kendimi hissetmiyordum; bu nefeslerin benim kendi nefeslerim mi, yoksa geminin uzakta çabalayan kalbinin mi olduğunu bilmiyordum;bu gece yarısı dünyasında, dinmek bilmeyen bir hışırtı içinde akıyor, akıntıda kaybolup gidiyordum."
ve bırakışın karşılığı her zaman öç almaya denk düşer derler.. sevilenin öcüdür bu, o bırakarak öcünü alır.. çünkü o zaman ayaklarının yerden kesildiğini, boşlukta kaldığını ayrımsarsın..
Sayfa 127Kitabı okudu
insan sevdiğiyle birliktedir, bu demektir ki, sevgili sevenle birlikte, dahası onun içinde hareket eder… demek istiyorum ki, biri ötekinden ayrı değildir. Başlangıçta bile böyledir bu, nerde kaldı ki, işin nihayeti..
Bazı şeyler dile getirilince büyüsünü yitiriyormuş gibi görünüyor bana. Sanırım, kafamızdaki fikirle onun dile getirilişi arasında olması gereken uyumu sağlayamıyoruz…
1.431 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.