Selammm Millet
Uzun zamandır historical romance tarzında bir kitap okumamıştım. O yüzden son dönem okuduklarım içinden bende farklı bir tat bıraktı bu güzellik. Bu bebek bizi 1800'lü yılların Hollanda' sına davet ediyor.Birazcık konusundan bahsedecek olursam; Emily Gloria Malikanesinin mürebbiyesidir. Ve hasta olan kardeşi ile beraber bu malikane de yaşamaktadır. Ta ki bir gün malikanenin sahipleri malikaneyi satıp Boston' a gidene kadar. Emily yeni gelen ev sahiplerinin belki mürebbiye ihtiyaçları vardır diye düşünerek onları karşılar. Ama o da ne evin hanımı burnu havada, kibirli, kaba saba bir tiptir ve Emily' i evinde istemediğini çok net belirtir. Bir süre malikane de kalan Emily evin beyi Arthur' a karşı derin hisler beslemeye başlar. Kardeşinin ölümü ile iyice yalnızlığa sürüklenen Emily' nin tek destekçisi Arthur' dur. ( Kaçınılmaz bir yasak aşkın alevleri atılır ortaya.) Arthur zamanında bir vasiyet uğruna karısı Hannah ile evlenmiştir. (Ama karısı bildiğiniz psikopat, öyle ki adamın onu bırakmaması için kendi kızının ölümüyle tehdit edecek kadar ) Doğal olarak ilerleyen sayfalar da Emily ve Arthur için acı verici, duygusal günler başlar. ( Gerçekten inanılmaz üzüldüğüm yerler oldu.) Tüm konuyu tabi ki size ben anlatmayacağım merak edenler kitabı okuyabilirler. Naçizane elestireceğim bir iki kısım var. Bunların ilki; kitapta bir iki tutarsızlık oluşu ve karakterlerin sürekli bir gelgit içerisinde olmaları. İkinci olarak bu türe yeni başlayanlar için ideal bir kitap, bu türü sıklıkla okuyanlara kitap bir tık yavan gelebilir. İlgisini çekenlere şimdiden keyifli okumalar dilerim
Yediveren KışıYağmur Kutsal · Kumran Yayınları · 202421 okunma
“Uzun uzun anlatılmıyor bazen. Tüm gün sustuğu oluyor insanın. Öyle dermansız bırakıyor, öyle gücünü kaybettiriyor bazı hisler.. anlatsan kifayetsiz kalıyor kelimeler. Sussan baş ağrısı.. Neden diye sorsan isyana giriyor, şükretsen gönül razı değil. Türküde geçen bir kısım geliyor aklıma. Aleme gösterdin zevki sefa, dert ile mihneti bana mı verdin? 🥀 Dün yine uzun zamandır olmadığım kadar kötü oldum. Bizimkiler kavga ettiler. Birbirlerine ettikleri o ağır sözler altında ben eziliyorum artık. Kim haklı diye soruyorlar sonra bana. Benim gözler kızarık, sesim kısık.. haklıyı bulmak istemiyorum artık. Geçinmek bu kadar zor muydu, yoksa biz mi beceremedik? Sevmek, sevilmek bu kadar imkansız mıydı, yoksa biz mi onu ulaşılmaz kıldık? Anlamak, anlaşılmak bu kadar zor muydu, yoksa biz mi hiç denemedik? Demiştim ya biz ailece çok iyiyiz diye. Evet biz dünya iyisiyiz. Herkes heveslenir bize. Ama biz birlikte olmayı beceremiyoruz. Biz anlaşmayı beceremiyoruz. Biz birbirimizi sevmeyi beceremiyoruz.” 💔