Sabahattin Ali, ana karakter olarak bizlere sunduğu Ömer'i nedense Albert Camus'un "Meursault" karakterine benzetmeden edemiyorum, "Yabancı" adlı kitabın karakteri olan Meursault'un da içene sürüklendiği olaylar gibi işler hep karakterin isteği dışında gelişiyor, her şey Ömer karıştırılmaksızın olup biterken, Ömer'in kaderi Ömer'e sorulmadan tayin ediliyordu ve adeta Ömer kendi kendini seyrediyormuş gibi bir hisse kapılıyor ve bunu okuyucuya çarpıcı bir gerçeklikte hissettiriyor. Ömer'i çaresiz bırakan asıl olaya dönecek olursak Ömer'in tehdit ederek elde ettiği paralar, İnsanı, karakterin bu ani başkalaşması ile tedirgin ederken çok daha ani bir öze dönüş ve akabinde paraları tiksinme duygusu ile, bu düşünceyi zihnine sokan arkadaşına vermesi de insan ruhunun ne kadar gelgitli olabileceği gerçeğini okuyucunun zihninde normalleştiriyor. Kitapta unutamayacağım olaylardan biri de Ömer'in, Macide'ye karşı sarf etmiş olduğu cümleler ve bir o kadar da romantik anılarıydı. Bunun yanında Ömer'in tutarsız ruh hali ve Macide'ye karşı sorumsuzlukları, Macide'nin de Ömer-Macide aşkını sorgulamasına neden oluyor ve bazen sevdiğin için vazgeçmelisin mesajını veriyor.. İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı Yusuf'tan sonra ki en büyük hediyesidir ve kesinlikle okunması gereken bir kitaptır. 10/9.