Aramızda kendini görünmez kurdeleler, lastikler, ağlarla diğerlerine ve diğer bütün şeylere bağlı hissetmeyen var mı?
Birkaç kere yolda yürürken yanımdan ağlayarak geçen insanlar gördüm. Ben de birkaç kez birilerinin yanından öyle geçtim. Onları ne zaman gördüysem içimde hıçkırıklar yankılandı. Durdurup sormak ya da susup sarılmak, omuz omuza olmak "merak etme geçecek" diyen olmak isterdim ama modern zamanlarda bunu yapamazsın. Tanımadıklarından şeker almaz ve onlara şeker uzatamazsın. Ben de hiç peşlerinden gidemedim ama hapşırdığını duyduğum herkese içimden "Çok yaşa" dedim.
Benden çooook uzaklarda 2 uçak iki gökdelene çarptığında, okyanusun en dibindeki balık ve ben aynı ürperti ile yanımızdakilere baktık.
Şahit olmadığımız ama haberdar olduğumuz bin bir acı gözlerimizi kapamak istesek, yok saymak istesek de bazen, bize dokunmayan yılanın bin yıl yaşamadığını hatırlattı bize.
Şimdi bilimde ispatladı ki:
BİZE DOKUNMAYAN YILAN YOK,
Her şey her şeye dokunuyor...
(Bu yazı, kitaptan alıntılar içermektedir.)
"Bütün hayatımı kelimeler uğruna harcadım, içi boş kelimeler uğruna. Kelimelerin gerçek anlamlarını bilmeden onlarla oynadım. Oyunları da kelimelerin içinde tutukladım."(Tehlikeli Oyunlar, s.448)
“Tehlikeli Oyunlar”ı araya pek çok kitabı da sığdırarak ve uzun bir ara vererek tam 32 günde
GOG, Garip Olaylar Güncesi adeta. Kitap, Gog isimli kahramanın ki kendisi delidir, limitsiz parası ve merakı sayesinde dünya tarihine etki etmiş birçok yazar, filozof, bilim adamı vs ile görüşmelerinden tuttuğu notlardan oluşur. Notlar baştan sona eleştiri içerir. İnsanı eleştirmek için oluşturduğu kurmacalar okuyanı eğlendirirken düşündürüyor.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Kurtuluş Savaşı döneminde yazmış olduğu, günümüze ışık tuttuğundan şüphe etmediğim harikulade romanı. Yazının devamı spoiler içeriyor olabilir. Kitap, Anadolu'nun işgal dönemlerinde bir kolunu Çanakkale Cephesi'nde kaybetmiş ve İstanbul'dan ayrılmak zorunda kalan, Fransa'da eğitim görmüş Ahmet Celal adlı bir subayın,
Değişen dünyanın insanları... Kitapla yaklaşık 3 yıl önce filmini izledikten sonra tanışmıştım. Fahrenheit 451- Değişen Dünyanın İnsanları ismiyle. Elbette ki ilk olarak ismi dikkatimi çekmişti. O zamanlar distopya pek alışık olduğum bir tür değildi Baya hayret içerisinde izlemiştim filmi. Tesadüf eseri filmin 2018 yapımına rastladım geçenlerde
Kısacık kitaba sonsuz duygu ve koca bir yaşam sığdırmayı başaran yazar deyince aklıma Stefan Zweig’dan başkası gelmiyor artık. Satranç ile beni fazlasıyla etkileyen yazar, “Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu” ile kendi çektiği çıtanın ötesine geçmeyi başardı bile.
Bir erkeğin, adından bile bahsetmeyen bir kadının ağzından, aşkı böylesine naif ve ince
Adam genç kadına seslendi: -Bana gözyaşı borcun var! Genç kadın sordu: -Nasıl öderim? Adam gözlerini kırptı: -Haydi gülümse! Gülümsedi genç kadın. Adam, cebinden mendilini çıkarıp, borcunu sildi. Ve mendilini özenle katlayıp, yine kalbinin üzerindeki iç cebine koydu. Bir demet mor sümbül vardı kadının elinde. İkisi de bahar kokuyordu... Biri
Kısacık kitaba sonsuz duygu ve koca bir yaşam sığdırmayı başaran yazar deyince aklıma Stefan Zweig’dan başkası gelmiyor artık. Satranç ile beni fazlasıyla etkileyen yazar, “Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu” ile kendi çektiği çıtanın ötesine geçmeyi başardı bile.
Bir erkeğin, adından bile bahsetmeyen bir kadının ağzından, aşkı böylesine naif ve ince
Afrikalı Leo… Ama biz onu uzun bir müddet Hasan ibn Muhammed olarak tanıyacağız.
Bir süredir elimde olan ve birkaç kez yarıda bıraktığım, ama sevgili bir okur arkadaşımın bana ikinci romanını göndermesiyle kendime çekidüzen verip okumayı başarabildiğim kitap. Afrikalı Leo, Emin Maluf’un (tamam tamam Amin Maloouf) ikinci kitabı, ama ilk