30 km/s, 60 km/s, 100, 150, 200 km/s... Zamanla motosikletler ve otomobiller bir yerden bir yere gitmek için daha az zaman harcıyorlar. Hep daha hızlı gitmek gerekiyor, kahve, espresso gibi yakında mutluluk da toz halinde çözünebilir olacak... İnsanlık her gün daha da ileriye gidiyor. Cioran hep daha kötüye gittigimizi söylüyor. Saatte 15 kilometreyle giden bir at arabasındansa saatte 100 kilometre hızla giden bir arabanın altında kalma riskimiz daha fazla. Peki insanların beyni de gelişti mi? Sanmam. Gençler için hazırladığım bir trafik kılavuza şöyle yazmıştım: "Bir otomobil şoförünün IQ'su hızıyla ters orantılıdır." Tabii, "Ne kadar hızlı gidersen o kadar aptalsındır!” yazmaya cesaret edemedim.
Ah evet, insanların karar vermek için fazla zamanları yok, yaşam giderek daha hızlı ve daha hızlı yitip gidiyor, bu yitişin hızı yüzünden insanlar kötürümleşiyor.
Sayfa 165 - İthaki Yayınları, 1. Baskı, Ağustos 2023
Reklam
Birbirleri ardından geçip gidiyor, Ve iyi ki ötekinden önce; Bunun için bırakın hayat yolunda gezelim Hızlı ve uslu ve cesurca.
Sayfa 77
Annem, kentin akışına yetişemiyor, çok çalışmaktan yorgun düşüyordu. Çocukluğundan söz ederken, eskiden hayatın bu kadar hızlı değişmediğini söylüyordu. O zamanlar, diyordu, yenilikler yavaş gelirdi. Hayatımıza alıştıra alıştıra dâhil olurdu. Yenilikler bizi heyecanlandırır, ama şaşırtmazdı. Ertesi gün neyle karşılaşacağımızı bilirdik. Şimdi öyle mi? Yenilikler süratle geliyor, yine aynı süratle gidiyor. Eskimeye olanak bulamadan hayatımızdan siliniyor. Ardında ne iz ne anı bırakıyor. Biz bir yeniliğe ayak uyduramadan, yerini bir diğeri alıyor. Oysa insanın bir sınırı var. Kaplumbağadan hızlı yürür, tavşandan yavaş koşarız. Zihnimizin ve duygularımızın da sınırı var. Geleneklerin önünde gider, yeniliklerin ardında kalırız. Bu dengeyi zorlayan değişim, içimizdeki teraziyi kırıyor. Yeni, eskinin devamı olamıyor, çünkü eski yok. Her şey atığa dönüşüyor. Süreklilik unutuluyor. Bağlanmak, değerini yitiriyor.
“Bundan sonra artık hiçbir şey demeden, ne hızlı ne yavaş, tam olması gereken tempoda dosdoğru yürüyelim. Bu yol nereye gidiyor? Bunu büyüyen bir asmaya sormalısın. Asma sana cevap verecektir: “Hiç bilmiyorum. Ama güneşe doğru büyüyorum.”
Ama gelecek, mutlaka, ruh taşlaşmadıysa eğer, her günahın gömüldüğü derinlikten çıkacağı bir an gelir. . Bu yüzden ev neşesiz, tatsız, bunaltıcıydı ama havasında bu bunaltıya uymayan, şaşırtıcı bir yaşama inadı vardı. Mürşit bu inadı fazla ısrarlı, hatta gereksiz buluyordu. Gerçi yaşamayıp ne yapılacağını da bilmiyordu, bunu pek düşünmek
Reklam
Adanmışlık, sadece umutsuz bir duygusallıkla, akılsızca kendini öldürmek gibi bir şey değildir. Bundan çok farklıdır. Adanmışlık en muhteşem şekilde sonsuza kadar yaşamaktır. İnsanlık ancak bu saf adanmışlığa bağlı kalarak ölümsüz olur. Fakat adanmışlık için bir kılık da gerekmez. Herkes bugün, tam şu anda oldukları şekillerde kendilerini adamalıdır. Çapa yapan biri, çapa yaparkenki haliyle adanmışlığını göstermelidir. Kendin hakkında sahtekâr olamazsın. Adanmışlıkta ertelemeye izin verilmez. İnsanın her ânı, her dakikası adanmış olmalıdır. Kaşo Usta mükemmel, tam bir adanmışlığın nasıl olması gerektiğine dair yöntemleri düşünüp durmanın en anlamsız şey olduğunu tekrar tekrar vurguladı. Dinlerken defalarca kez kızardım. Şu âna kadar, kendimi Yeni Adam, Yeni Adam diye açıklayıp duruyordum. Adanmışlığın dış görünüşüne, kılığına fazla özendim. Görünüşe göre makyaja, süslemeye çok takılmıştım. Yanı başımdaki Yeni Adam tabelasını cesurca indirmeliyim. Zaten çevrem de en az benim kadar aydınlanıyor. Şimdiye dek ortaya çıktığımız yerler hep kendiliğinden parlak ve görkemli olmadı mı? Bundan sonra artık hiçbir şey demeden, ne hızlı ne yavaş, tam olması gereken tempoda dosdoğru yürüyelim. Bu yol nereye gidiyor? Bunu büyüyen bir asmaya sormalısın. Asma sana cevap verecektir: "Hiç bilmiyorum. Ama güneşe doğru büyüyorum."
Trenler
Trenler çok hızlı gidiyor. Gideceğimiz yere çok daha çabuk varıyoruz. Bir gün, daha yola çıkmadan varmış olacağız… Yakında yola çıkmamıza bile gerek kalmayacak.
Pek de şaşılacak bir tespit değil herhalde? Kıkırdıyor. Sana veriyorum. Neyi veriyorsun? Kontrolü Nikki. Ne istediğini söyle. Tam olarak ne istediğini söyle. Senin dışında mı? Nerene dokunmamı istersin? Ne hızla? Göğüs uçlarını ısırmamı mı istersin yoksa kulaklannı mı? Dilimi o enfes deliğine daldırmamı mı istersin? Söyle Nikki. Bana ne
Sayfa 164
Bundan sonra artık hiçbir şey demeden, ne hızlı ne yavaş, tam olması gereken tempoda dosdoğru yürüyelim. Bu yol nereye gidiyor?
Sayfa 142Kitabı okudu
Reklam
"Zaman niçin sürekli artan bir hızla akıp gidiyor? Şu anda yaşanmakta olan zaman, bitmeye yaklaşması nedeniyle birinci yarısından daha hızlı geçmesi gibi, insanın ömrü azaldığından, yaş arttıkça zaman daha mı hızla akıp gider?"
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
İnsanlık ve evren arasında bir yarış var. İnsanlık daha büyük, daha iyi, daha hızlı, daha hatasız makineler üretmeye çalışıyor. Evren daha büyük, daha iyi ve daha hızlı aptallar yaratmaya çalışıyor. Şimdilik evren önde gidiyor.
Sayfa 166Kitabı okudu
"Eger ihtiyacım olan buysa... " "Evet, bu" dedim ellerimi göğsümde birleştirerek, "Ve duş almaya ihtiyacım var. Sorun olur mu?" "Elbette, hayır. İçeride," dedi ve banyoyu işaret etti. "Sana havlu getireyim." Konuşması mesafeliydi ve buna neden olduğum için piş manlık duymaya başlamıştım. Daha
Sayfa 138
Resim