Bir rivayete göre (her iyi hikâye gibi muhtemelen uydurma) Mihail Gorbaçov can çekişen Sovyet ekonomisini diriltebilmek için yardımcılarından birini Thatcherizmin inceliklerini araştırması ve kapitalizmin nasıl işlediğini incelemesi için Londra'ya gönderir. Ev sahibi kapitalistler, Sovyetler'den gelen misafirlerini bir şehir turuna çıkararak Londra borsası ve London School of Economics'te (Londra Ekonomi Okulu) banka yöneticileriyle, girişimcilerle ve profesörlerle görüştürürler. Birkaç saat sonra bunalan Sovyet uzman: "Bir dakika lütfen. Bu karmaşık ekonomi teorilerini bir kenara bırakalım. Bütün gün Londra'da oradan oraya dolaştık ama bir şeyi hâlâ anlayamıyorum. Moskova'da ekmek tedarik sisteminde çalışan birbirinden akıllı bir sürü insan var, her şeye rağmen her fırının, her bakkalın önünde uzun kuyruklar oluyor. Londra'da milyonlarca insan yaşıyor, o kadar dükkan ve süpermarketin önünden geçtik, bir tane bile ekmek kuyruğu görmedim. Lütfen beni Londra'nın ekmek tedarikinin sorumlusuyla görüştürün. Bu başarının sırrını öğrenmeliyim." Ev sahipleri düşünür taşınır ve cevaplar: "Hiç kimse Londra'nın ekmek tedarikinden sorumlu değil."
Kapitalistlerin sırrı işte budur. Londra'nın ekmek üretimine ilişkin tüm veriyi tekeline alan merkezi bir veri işleme ünitesi yoktur. Bilgi, milyonlarca üretici ve tüketici, fırıncı ve kodaman, çiftçi ve biliminsanı arasında serbestçe dolaşır. Ekmeğin fiyatını, her gün ne kadar ekmek yapılması gerektiğini, araştırma ve geliştirmenin önceliklerini piyasanın güç dengeleri belirler.