Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Feminist Erkeklik
Feminist erkeklik, erkeklerin değerlerinin olması için var olmala­rının yeterli olduğunu, yani desteklenmek ve sevilmek için "yapmak", "icra etmek" zorunda olmadıklarını varsayar. Feminist erkeklik, kuvveti "birilerinin üzerindeki güç" olarak değil, kişinin kendinden ve başkalarından sorumlu olma kapasitesi olarak
Sayfa 126 - Bgst Yayınları, 2.Basım, Haziran 2021.
Sadece anneyle büyümenin eşcinselliğe sebep olacağı YANLIŞ inancı hk.
(...) kitle medyası bekar annelerin sağlıklı bir oğlan çocuk yetiştirmeye uygun olmadığı mesajını veriyor. (...) Olga Silverstein (...): "Çoğu kadın, çoğu erkek gibi, annenin eninde sonunda oğluna zararlı bir etkisinin olacağını, çocuğu zayıflatacağını ve sadece bir erkeğin oluşturacağı emsalin bir oğlan çocuğa erkekliğin yolunu gösterebileceğini düşünür. Özellikle bekar annelere bir hanım evladı ortaya çıkarma korkusu musallat olur." Oğlan çocukların hissetmelerine izin vermenin onları eşcinsel bir erkeğe dönüştüreceği korkusunun temelinde homofobi yatar. Bu korku tek ebeveynli evlerde genellikle daha yoğundur. Sonuç olarak bu ailelerdeki anneler oğullarıyla kurdukları ilişkide son derece sert ve duygusal olarak aşırı derecede kısıtlayıcı olabilirler, çünkü bu muamelenin oğullarının daha eril olmalarına yardımcı olacağına inanırlar. Çoğu eşcinsel erkeğin iki ebeveynli evlerden geldiği, maço ve kadın düşmanı olabileceği bilgisi ortada dolaşıyor ve bu bilgi insanlara ulaşıyor, buna rağmen hala bir erkeği neyin eşcinsel yaptığına dair yanıltıcı varsayımlar türetiliyor. Duygularını ifade eden oğlan çocuklar, duygulara sahip bir erkeğin eşcinsel olacağından korkan ebeveynlerce her gün psikolojik olarak terörize ediliyor ve aşırı örneklerde vahşice dövülüyor. Eşcinsel erkekler makbul erkeklik konusunda heteroseksüel erkeklerle aynı kavrayışa sahipler. Neyse ki ataerkil erkekliğe meydan okumaya cesaret eden bazı eşcinsel erkekler oldu, hala da varlar.
Sayfa 58 - Bgst Yayınları, 2.Basım, Haziran 2021.
Reklam
56 syf.
·
Puan vermedi
Otobiyografi. Bir kitabın arka kapağında bu kelimeyi gördüğüm an gerilirim. Çünkü bilirim, eğer o kitabı okursam, kelimelerini yutarsa gözlerim, bir acıya ortak olacağım. Ya da bir hüzne, mutluluğun ortaklığı pek yaşanmaz otobiyografilerde. Öyle oldu. Satırlara işlenmiş her kelimenin içinde bir de acı motifi vardı. Bazı kelimelere yaratılıştan
Babamı Kim Öldürdü
Babamı Kim ÖldürdüÉdouard Louis · Can Yayınları · 20201,321 okunma
.... diğer bir deyişle annelik onların kavgalarının kaynağı değil, daha ziyade yoksulluk, ırkçılık, homofobi ve cinsiyetçilik koşullan altında hayatta kalmanın yegane mücadelesi oluyor.
246 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
[Spoiler içerebilir] Kitabın edebi dilini, akıcılığı ve sizi hemen içine çekmesini bir kenara bırakıp yorum yapacağım çünkü o konuda çok başarılı olduğu aşikar. Elio’yu okumayıp Elio oluyorsunuz bir yerden sonra, Oliver’ın akşam yemeğine katılıp katılmayacağını korkuyla siz bekliyorsunuz, mayosunun rengine göre ruh halini siz çözümlüyorsunuz. Ancak kitabı okurken de filmi izlerken de aradaki yaş farkı ve Elio’nun henüz 17 yaşında olması beni gerçekten çok rahatsız etti. Oliver bir nevi ondan faydalandı gibi düşünüyorum. Onun için bir yaz kaçamağıydı belki ama Elio için her şeydi. Aradan geçen 15 yılda Oliver’ın evlenip bir yuva kurmasına karşın Elio’nun hâlâ tam olarak “geçmedi” demesinden bunu çıkardım en azından. Onun dışında ne şeftalinin başına gelenler rahatsız etti beni ne de başka bir şey. Kitap da film de çok güzel atmosferlerde geçiyor. İki erkek öpüşüyor ve dünyanın sonu gelmiyor; öfkeli ebeveynler, şantajlar, homofobi yok. Çok doğal ve çok tatlı. Elio acı çekiyor ama çektiği şey her 17 yaşında gencin çektiği türden bir aşk acısı, abartılı bir dram yok. Ayrıca tam bir “overthinker” olması, her hareketini defalarca düşünmesi, Oliver’ın her gülüşünden anlamlar çıkarmaya çalışması çok gerçekçi.
Adınla Çağır Beni
Adınla Çağır Beni
André Aciman
André Aciman
Adınla Çağır Beni
Adınla Çağır BeniAndré Aciman · Sel Yayınları · 20203,398 okunma
56 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Fransa’nın genç yazarı Edouard Louis’in otobiyografik olarak yazdığı üçüncü kitap aynı zamanda Türkçeye çevrilen ilk kitabı olarak bilinmektedir.Ben henüz diğer kitaplarını okumadım ama bu kitaptan sonra mutlaka alıp okuyacağım.Kitapta yazar ,babası hakkındaki duygu ve düşüncelerini dokunaklı bir şekilde ifade ederken ırkçılık,sınıf ayrımı,homofobi,şiddet ve bunun gibi daha birçok toplumsal meselelere de kitabında yer veriyor.Kitap incecik ve bir çırpıda okunabilecek bir kitap gibi görünse de dolu dolu ve dokunaklıydı.Aile ve toplum konulu romanlar okumayı sevenlere tavsiye ederim.
Babamı Kim Öldürdü
Babamı Kim ÖldürdüÉdouard Louis · Can Yayınları · 20201,321 okunma
Reklam
Beyaz ırkçılığı beyaz olmayan insanlar için ne demekse, antisemitizm Yahudiler için ne demekse, homofobi gey ve lezbiyenler için ne demekse, kadın düşmanlığı kadınlar için ne demekse, et yeme de hayvanlar için o demektir.
Homofobi - Eşcinsellere ilişkin oumsuz duygu, tutum, davranışlar, kişisel bir korku ve irrasyonel akıldışı bir inanış olmanın çok ötesinde, kültür ve gelenekselere ilişkili olarak ele alınması gereken politik bir alanda oluşan, gruplar bir sürece ifade eder.
İnsanlık tarihi de din gibi depresif şeylerle, sömürgecilik, hastalık, ırkçılık, cinsiyetçilik, homofobi, sınıf züppeliği, çevre tahribatı, kölelik, totaliterlik, askeri diktatörlük, insanların nasıl başa çıkacaklarını bilmedikleri atom bombası, internet, noktalı virgül gibi şeylerin keşfi, akıllı insanların cezalandırılması ve budalalara tapınılması, can sıkıntısı, umutsuzluk, periyodik çöküntüler ve psişik diyardaki felaketlerle doluydu.
Homofobi, tarih boyunca kadınlardan çok erkeklere yönelmiştir. Bu durum, her zaman lezbiyenlerin daha çok kabul gördüğü anlamına gelmiyor; muhtemelen daha çok kadınların tarihteki genel görünmezliğiyle, toplumdaki statü eksiklikleriyle ve "penis yoksa seks de yok," şeklinde ifade edilebilecek fallus-merkezli seks anlayışıyla ilgilidir. Kadınlar lezbiyen faaliyetlerden dolayı ceza gördüklerinde, çoğu zaman asıl suçlandıkları şey erkek rolünü ve ayrıcalıklarını üstlenmek üzere "dolandırıcılık" yapmaları olmuştur. Buna uygun olarak lezbiyenlerin, tutuklandıklarında, cezaevinde ya da başka yerlerde saldırıya uğradıklarında, "onlara hadlerini bildirmeye" ya da cinselliklerini "değiştirmeye" kararlı erkeklerin tecavüzüne özellikle açık oldukları görülüyor.
Reklam
Young-Bruehl'in tanımına göre, takıntılı önyargı, nesnelerini her yeri sarmış, kişiyi mahvetmek isteyen, bu nedenle de yok edilmesi gereken komplocular ya da düşmanlar olarak görür. Histerik önyargı, nefret edilen kişileri "öteki, aşağı ve cinsel açıdan tehdit edici" kişiler olarak yorumlar. Histerik önyargının en iyi örneği ırkçılıktır. Narsisistik önyargıdan mustarip kişiler "kendilerine benzemeyen insanların varlığına tahammül edemezler." Young- Bruehl'e göre sadece homofobi bu kategorilerin hepsine girer; bu da neden bu kadar kalıcı ve yaygın olduğunu anlamamıza yardımcı olabilir.
Homofobi, 1960'larda ortaya çıkan, oldukça yeni bir kelime. George Weinberg'in 1972'de yayımlanan Society and the Healthy Homosexual kitabında, "eşcinsellerle aynı ortamda olmaktan duyulan korku" şeklinde tanımlanıyordu. Mark Freedman "eşcinsellere karşı aşırı bir öfke ve korku tepkisi" tanımını getirdi. Yazar Audre Lorde ise 1978'de daha derin bir yaklaşım getirerek homofobiyi "kişinin kendi cinsinden birine karşı duyduğu aşktan korkması ve bu yüzden başkalarında bu duyguyu gördüğünde nefretle karşılaması" olarak tanımladı.
Hayvana yapan insana da yapar.
Gerçekten anlam veremediğim şeyler oluyor memleketimde. Caydırıcı cezaların gerekliğini defalarca deneyimliyoruz maalesef. İnsanlarda hükmetme dürtüsü insanlığın bir köşesinde daima var. Kimisi buna id der kimisi kişilik bozukluğu kimisi ise direkt 'zorbalık'. Benim bahsetmek istediğim şey bunların hep kademeli olduğu... Önce emekler
homofobi kültüreldir.
...karşı cinsten iki kişi arasındaki ilişkiler doğalken aynı cinsten iki kişi arasındaki ilişkiler doğal değildir. Aslında doğa ana insanların birbirlerine cinsel olarak çekim duyup duymadıklarıyla ilgilenmez. Oğulları komşunun oğluyla kırıştırdığını duyan anneler belirli kültürlerin anneleridir ve geçirdikleri öfke nöbetleri biyolojik değildir.
412 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.