Ölüm günüm
Kendim için öyle güzel, süslü cümleler kuramam. O yüzden bugün kendime süslü cümleler kurmak yerine canım Nazım Hikmet’in Hoş Geldin Kadınım şiirini hediye ediyorum :) Bugün değilse de bir gün kendime geleceğim umuduyla: “Hoş geldin kadınım benim hoş geldin yorulmuşsundur; nasıl etsem de yıkasam ayacıklarını ne gül suyum ne gümüş leğenim var, susamışsındır; buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim acıkmışsındır; beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam memleket gibi yoksuldur odam. Hoş geldin kadınım benim hoş geldin ayağını bastın odama kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde ağladın, avuçlarıma döküldü inciler gönlüm gibi zengin hürriyet gibi aydınlık oldu odam... Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.”
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
✰ Yıldız ✰

✰ Yıldız ✰

@yildiztozuuu
·
1ay
Doğduğun gün öldün.
Bir Ölünün Mektubu - Yavuz Bülent BAKİLER
Hazret-i Süleyman'a bile kalmadı dünya Baki olan bir tek Allah Bütün günahları size bırakıp Ölmüşüz elhamdülillah Kaygımız yok bizim yiyip içmekten Üstümüz başımız temiz. Bir şey yediğimiz yok ki zaten Oruçluyuz hepimiz. Gün aşırı Kabristana bir ölü getirirler Kalkıp "hoş geldin" deriz. Canımız sıkılırsa geceleri uzayıp
Reklam
Türkiye’nin giriş kapısına bir şey yazacak olsanız ne yazardınız?
A- Ölüm tehlikesi B- Başınıza gelebilecek şeylerden müessesemiz sorumlu değildir C- Yol geçen hanı D- Cennete hoş geldin E- Bi kere daha düşün F- Vatanın kıymetini bilmeyen giremez G- Dikkat! Deli çıkabilir Yorum sizde ..
Mart Ayı Hikaye Etkinliği - Meral ve Tablosu (Lütfen sonuna kadar okur musunuz)
Meral kocasını hüzünlü gözlerle kapıda karşıladı. Meral: -Nerede kaldın Süleyman? Merak ettim. Adam hiddetle ve sinkaflı sözler eşliğinde, Süleyman: -Sana ne be kadın. Sana hesap mı vereceğim. Dedikten sonra bitkin bir halde olan karısına sert bir tokat nakşetmişti. Tokatın etkisiyle Meral duvara çarpmış sonrasında yere
Gıdıl İsmet...
Beni merak ediyorsanız bu resimden bana bakın. dropbox.com/s/josp2eiqbczyc... Üzerimde duran küllük, yeşile çalan taşlı çakmak ve yarım bırakılmış bir Maltepe sigarasından ibaret. Gerisi alabildiğine toz, toprak. Unuttular bizi, işe yarar yanlarımızı söküp bir boş tarlaya çektiler hurdamızı. Şimdi kurda kuşa yuva
Çanakkale Efsanesi (Hoş Geldin)
Balıkesir 'de Ali Sururi İlkokulu karşısındaki boşlukta, eski ayakkabı tamircisi, kır, pala bıyıklı bir ihtiyar plan Cevdet Dede vardı. Bir akşamüstü konu Çanakkale' ye gelince ağlamaya başladı. Belli ki yüreği kabarmıştı. Gözyaşlarını eliyle silerek anlatmaya başladı: " Rahmetli babam, Hafız Ali Çanakkale'de kaldığında, anamın karnında yedi aylıkmışım. Onu hiç tanımadım. Bir fotoğrafı bile yoktu. O günler çok zor günlerdi. Seferberliğin sıkıntıları, Kuvayı Milliye zamanı, işgal yılları, kurtuluş, yokluk, sıkıntı... Çocukluğumuz hep ekmek peşinde, sıkıntıyla geçti. Ama anam, benim çocukluğumdan itibaren her sokağa çıkışta, her nereye giderse yanıma gelir: " Oğlum ben pazara gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çağır ha!" " Ben teyzenlere gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çağır ha!" " Ben komşulara gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çağır ha!" derdi. Anam böyle diye diye yıllar boyunca babamı bekledi durdu. Ben büyüdüm, dükkan açtım. Annem yine her bir yere gidişte dükkana gelir, gideceği yeri söyler, ardından da: " Baban gelirse beni çağır ha! " diye de eklerdi. Aradan yıllar geçti. Anacığım ihtiyarladı. Gene hep değneğini kaparak bana gelir ve, " Baban gelirse beni çağır ha!" diye tembihlerdi. Günü geldi ağırlaştı. Ölüm döşeğinde bizimle helalleşti. "Bana iyi baktınız, hakkınızı helal edin." dedi. Bana döndü yavaşça: " Baban gelirse ona annem hep seni bekledi de!" dedi. Birden irkilerek doğruldu ve kapıya doğru gülümseyerek: " Hoş geldin bey, Hoş geldin! " diyerek ruhunu teslim etti...
Reklam
244 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.