Hoş-nişînân
Mevsim-i nev-bahar edince hulûl, Ki tebessüm-nümûn olur enhâ Subh-ı tâbân gibi usul usul, Hoş-nişînân-ı âlem-i sahrâ Ki bahar onlara gelir bayram, Hâne ber-dûş olup azimet için, En güzel noktayı, ikamet için Ihtiyar eyleyip tutar ârâm; Sonra yek-diğere eder ikrâm, Nâil oldukları saadet için. Bedevîyi semâhat-ı Kudret Eylemiş böyle mazhar-ı nimet.
Hoş-nişînân
Bir zamanlar karar-gâhım idi, Bedeviler gibi beyâbanlar. Buna mûcib de iştibâhım idi: Nasıl imrâr-ı vakt eder anlar. Belde halkında görmedim, hayfâ, Gördüğüm ünsü ehl-i vahşette! Bedeviler sükûn u rahatte, Sürdüğü daima ganemle safâ. Beledi muttasıl esîr-i cefâ, Inti'aş aleminde zulmette! Biri endişeden aman bulmaz. Biri endişeye zaman bulmaz.
Reklam
Hoş-nişînân
Külbelerde olan ocaklardan Asmâna çıkan duman ne garib! Ne de hoş seyri var ıraklardan, Giderek bir sehâb eder terkîb. Havâda incimâd edip o buhar Berf-rîzân olur yavaşça yere; Sanki avdet kılar o külbelere Ötede bir sepîde-ser küshâr, Zâhir olmağla mihr-i pür-envâr, Kalbolur sanki ma'den-i gühere, Efseri ol kadar tenevvür eder, Ki beşer ol kadar tasavvur eder!