Yazarın okuduğum ilk kitabı. Kesinlikle son da olmayacak. Dili çok sade. Roman niteliğinde ama mektuplardan oluşan bir kitap.
12 Eylül darbesinden sonra yaşanan olayları bir çocuğun gözünden bakıyorsunuz. İsmi Barış. Annesi hapiste babası dışarıda. Küçük olduğu için annesinin yanında, hapishanede kalmasına izin veriyorlar. Bir de ablası var. Alıntılarımdan biliyorsunuzdur. Adı İnci. Ablası, o uyurken
‘’ Hoşça kal ‘’ bile demeden gidiyor. Barış çok üzülüyor. Ağlıyor. Mektup yazıyor ona. Mektupların çoğu gitmiyor. Parmaklıklardan çıkamıyor bile. Ama o hiç yazmaktan vazgeçmiyor. Özlemlerini, sevincini, üzüntüsünü, duygularını anlatıyor ablasına.
Okumanın, yazmanın, düşünmenin suç olduğu bir dönemde yaşıyor Barış. O yazdığı mektuplarla masum ama insanın yüzüne tokat gibi vuran cümleleriyle insan düşünmeden edemiyor. Yer yer de güldürüyor.
Bir çocuk düşünün. Küçücük ama kurduğu cümleleri büyük insanlar bile kuramaz. Sanki büyümüş de küçülmüş diyorsunuz. Küçücük bir çocuk o ama hayatında hiç uçurtma, çiçek açan bir dal, uçan bir kuş... görmemiş. Dört duvar dışında bir dünya görmemiş . . .
Dünyada Barış’ın hakim olduğu.. Çocukların, özgürce, ‘’ uçurtması vurulmadan ‘’ uçurtmasını uçurduğu günlerin gelmesi dileğiyle . . .