> Uzun bir aradan sonra, yine bir inceleme ile merhaba demek isterim siz sevgili okurlara. Tabi beni bilen ve tanıyanlarınızın, bu satırları okumaya başlamadan önce, incelemenin uzunluğuna bakacağına da adım gibi eminim. Artık kalemin ve hayalimin gücü ne verdiyse diyelim ve yavaş yavaş konuya girelim derim. Bugün
Zaten yazarlar hep hayalperest insanlar değil midir?..
-Spoiler içermez-
Aşkın en kutsal olanı bizi yararlı bir amaca hizmet ettiren değil midir?.. İnsanın aklını başından alan; sağlıklı düşünme yetisini, doğru kararlar verme iradesini, zamanını faydalı meselelere harcama hevesini yok eden bu tehlikeli duygu Martin'de ters etki yaratıyor ve hayatının iyi yöne doğru evrilmesine sebebiyet veriyor.
Mutluluk kavramını düşündüğümüzde bu kavramın karşısında duran ve aynı zamanda onun edinmesini sağlayan, daima doğadaki koşullar ve hayatın kendisi olmuştur. Filozoflar ve bütün kişiler, mutluluk üzerine cümleler oluştururken bunu, doğadan - sınırlardan - bağımsız düşünememişlerdir. Hatta bu sanat üzerine felsefe kulvarları oluşturulmuş, sadece bu
Vedat Türkali’nin edebiyatımızda klasikleşen eseri Bir Gün Tek Başına, toplumun kargaşasında birbirlerine tutunan insanların dramını ve umudunu anlatıyor:
“Ağır ağır çıktı odadan, banyoya girdi, şofbeni yaktı, suyu açtı. Büyük bir gürültüyle akan suya baktı, elini tuttu, ılıktı tam istediği gibi. Fakat yine de bir türlü giremiyordu suyun altına.
''Ruh sükûneti muhteşem bir şey, kendinden hoşnut olmak da aynı şekilde. Sevgili dostum, keşke çok değerli bir mücevher olan bu duygu, güzel ve paha biçilmez olduğu kadar kırılgan olmasa.''
Sayfa 66 - Hasan Âli Yücel Klasikler DizisiKitabı okudu
Hayyam'ın rubailerini üniversite yıllarımda çok duymuştum. Bu sitede de o kadar çok okundu ki kendim de okumak, eseri yakından tanımak istedim.
Ömer Hayyam; aşk, ölüm, dünyanın gelip geçiciliği, cennet - cehennem, yarı iman edenler gibi konuları dizilerinde başarıyla işlemiş. Rubai tür itibariyle de akıcılığa uygun. Dizeler akıp gidiyor okurken.