Hıristiyan dünyası İslâm'ı en başından itibaren dini-teolojik bir meydan okuma ve rakip olarak algıladı. İbrahimi geleneğin son halkası olduğunu söyleyen İslam, Yahudilik ve Hıristiyanlık'la ortak noktaları bulunmasına rağmen, onlara önemli eleştiriler de yöneltmekteydi. İslam'ın kısa sürede Arap müşrikleri ve Doğu hiristiyanları arasında yayılması, rekabet duygusunu daha da güçlendirdi. Bunu, siyasî tehdit algısı takip etti. Diğer dünya dinleriyle kıyaslandığında, büyük bir hızla yayılan İslâm, Hz. Muhammed'in vefatından yüzyıl sonra Kuzey Afrika, İran, Irak, Suriye, Afganistan ve Anadolu'ya kadar yayıldı. İslam ordularına karşı sürekli toprak kaybeden Bizans'ın kurtarılması, Avrupa'nın ortak davası haline geldi. X. yüzyıldan itibaren siyasi meydan okumayı, kültürel tehdit algısı izleyecektir. Güçlü bir kültür ve medeniyet üreten İslam dünyası, X. yüzyıldan XVI. yüzyılın sonlarına kadar bütün Avrupa'yı etkisi altında bulunduran bir bilim, düşünce ve eğitim geleneği inşa etti. Bu güçlü ilim faaliyeti, sadece skolastik hıristiyan dünyasını değil, Ortaçağ yahudi düşüncesini de derinden etkiledi. İslam düşünürlerinin etkisi altında şekillenen yahudi kelamı ve İşrakiliği bunun tipik örnekleri arasında zikredilebilir.