Olmak istediğimiz kişi bizim tabiatımıza uygun değilse halen ona ulaşmaya çalışmak mümkün mü bunun uğruna kendi tabiatımıza karşı çıkmak gerekiyorsa bunun cezasını çekmeye hazırmıyız?
Felsefi ve psikolojik bir kurgu olan bu romanda kendimizi adeta ana karakter olan Raskolnikov'un zihin dünyasında gezerken buluyoruz.
Raskolnikov yoksulluk ve sefalet içerisinde yaşayan, hukuk öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kalmış bir gençtir. Kız kardeşi Dunya'nın ailesini bu sefaletten kurtarmak için istemediği bir adamla evlenmesi Raskolnikov için bardağı taşıran son damla oldu. Bununla beraber cinayeti işlmenin asıl amacı yazdığı makalesinde kendisini açığa çıkarıyordu:
Raskolnikov insanları makalesinde ikiye ayırır: Sıradan insanlar ve olağanüstü insanlar. Sıradan insanlar itaat etmeyi sever. Olağanüstü insanlar ise kendi kurallarını koyan, otoriteyi reddeden insanlardır.
Asıl amacı kendisine olağanüstü bir insan olduğunu göstermektir. Ama cinayetten sonra olağanüstü bir insan olmadığını fark ediyor ve bu durum ona derin vicdani sıkıntılar oluşturuyor.
Bir insanın kendisine ne kadar yabancılaşabileceğini, kendi tabiatını ne kadar inkar edebildiği ve belli sınırları aştığında bunun cezasından nereye kadar kaçabildiğini yazarımız çok detaylı bir şekilde anlatmış.
Romanı okuduktan sonra aklımda kalan ve bence de sorulması gerek en önemli soru şuydu:
Suç nedir? Eğer ahlaki ve vicdani manada bizi tatmin edebilecek geçerli bir sebebimiz varsa suç işleyebilirmiyiz?