“Sizi yargıç değil, bir artist olarak görüyorum. Size yazılan role göre bu vodvilde yargıçlık yapıyorsunuz. Siz NKVD'nin aşağılık provakasyonunun oyuncaklarısınız. Size ne söylersem söyleyeyim zaten beni kurşuna dizeceksiniz. Yalnız şuna inanıyorum, zamanı gelince sizde bizim yerimizde olacaksınız.”
Sayfa 380Kitabı okudu
Savaşlarda zaferlerin değil yenilgilerin kutsandığı gerçeğine katlanmak gerek! Hükümetlerin zafere, halkın ise yenilgiye ihtiyacı var. Zaferden sonra daha fazla zafer arzularsınız, yenilgiden sonraysa arzuladığınız tek şey özgürlüğünüz olur. Genellikle de bu özgürlüğe ulaşılır. Halk, tıpkı kendisini toplumdan soyutlayan insanların acı ve talihsizliğe duyduğu gereksinim gibi yenilgiye gereksinir. Bu yenilgi onların, içsel yaşamlarını derinleştirmeye, ruhsal olarak yükselmelerine yarar sağlar.
Sayfa 239Kitabı okudu
Reklam
Hapishane doktoru, sorgu memurunun ve celladın en iyi yardımcısıdır. Dövülen kişi yerde, kendine gelmeye başladığında doktorun sesini duyar: “Devam edebilirsiniz, nabzı normal.”
Sayfa 180Kitabı okudu
Bazı insanların diğerlerini katletmesi için ortaya çıkan bu fikri topluca lanetlemeliyiz! Ahlaksızlığa karşı sessiz kalmak, onu atmamak için vücudun içine gömmek, adeta bir tohum ekmek gibidir ve bu tohumun gelecekte bin kat büyüyeceği su götürmez bir gerçektir. Kötüleri cezalandırmadığımız, hatta kınamadığımız sürece; hiçbir değeri olmayan yaşlılık dönemlerini korumakla kalmıyor, aynı zamanda yeni neslin adalet temellerini de kökünden söküp atıyoruz. Yeni nesil, "eğitim çalışmalarının yetersizliği" yüzünden değil, sırf bu yüzden "kayıtsız insanlar" olarak yetişiyor. Alçaklığın dünyada bir cezası olmadığını, aksine refah getirdiğini öğreniyorlar. Böyle bir ülkede yaşamak da rahatsız edici ve korkunç bir şeydir.
Sayfa 156Kitabı okudu
Mavi şapkanın ne demek olduğunu anlamak için onu yaşaman gerek! Gördüğün her şey senin! Gördüğün her ev senin! Gördüğün her kadın senin! Düşmanların, yoldan kaldırılır! Ayağının altındaki toprak senin! Üstündeki "mavi" gökyüzü senin!! Çıkar sağlama tutkusu, hepsinin ortaklaşa tutkusudur. Böylesine bir iktidar ve başına buyrukluk varken, kim çıkarını düşünmez? Bu- nun için aziz olmak gerek! ...
Sayfa 134Kitabı okudu
1808'de II. Mahmud, seleflerinin çoğu gibi, ma­kamının dini ve ailevi yönlerini sembolize eden, hem Peygamber'in hem de Osman Gazi'nin kılıcını kuşandı. 1839'da Abdülmecid, sadece Hz. Ömer'in kılıcını kuşandı ve çağdaş Osmanlı tarihçisi bunun "eski bir Osmanlı pratiği" olduğuna dair önemli ama bariz bir şekilde yanlış bir yorumda bulundu. 1861'de Abdülaziz'in kılıç alayında, Hz. Ömer'in kılıcı tekrar kullanıldı ve bu nokta tarihçi Ahmet Cevdet Paşa tarafından şöyle açıklandı: "Bu kılıç, Ömerü'l-faruk radiyallahü anh hazretlerinin seyf-i mü­barekidir ki [Moğol] Hülagu Bağdat'ı istila ettikte abbasilerden canib-i Mısr'a firar eden zatin yanında bulunmuş. Mısır'daki hu­lefa-yı Abbasi'ye bununla teberrük ederlermiş. Yavuz Sultan Selim Mısır'ı fethi ile halife-i Abbasi'yi Dersaadet'e getirdikte halife-i Ab­basi işte bu kılıcı Yavuz Sultan Selim'e taklid ile hilafet-i İslamiy­ye'yi Al-i Osman'a terk eylemiştir." Hz. Ömer'in kılıcı Abdülhamid'in kılıç alayında yine kullanıldı ve Osmanlı'nın "Hilafet-i Kübrayı İslamiyye" iddiası, 1876 Anayasa­sı'nın 3.maddesinde resmen ortaya kondu.
Sayfa 138 - Kronik Kitap 1. BaskıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 261 ile 270 arasındakiler gösteriliyor.