Hülya Açılan

256 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Hayatın bir yolculuk olduğunu söylediklerinde aklıma bu yolculuğun trenlerde geçtiği gelir. Gidilen yolun, rayların, çoğunlukla kıştan bahara geçen bir havanın görüntüsü.. Malma İstasyonu da böyle bir sahnede okunan kitap olabilirdi pekala, hem de bir annenin, kızının ve torunun ellerinde tuttuğu.. . Alex Schulman tek bir istasyonun hem düğüm hem çözüm olduğu bir hikayeyi ustalıkla anlatıyor. Gen aktarımı gibi travmaların da aktarılabildiğine inanan biri olarak fazlasıyla etkilendiğim bir hikayeydi bu. Oskar’a, Harriet’a, Yana’ya ayrı ayrı üzüldüm, bir sırrın ağırlığı altında kaldıkları için daha çok. Karakterlerin kendi bakış açılarının sunulması, zaman ve kişilerdeki yumuşak geçişler, bir şeylerin olacağının sezdirilmesi ancak bunu gerilim değil de saf bir merakla yapması Malma İstasyonu’nu daha ‘gerçek’ kılıyor. ‘Mekan bir kurguda nasıl konumlandırılmalı- mekan kurmacada nasıl bir etki doğurabilir?’ sorularına da sağlam bir yanıt aynı zamanda. Hayatta Kalanlar’dan sonra şaşırtmıyor yazar. Yine bir aileyi tüm çıplaklığıyla gösterirken parçalıyor okuru~ . Zeynep Tamer çevirisi, Barış Şehri kapak tasarımıyla ~
Malma İstasyonu
Malma İstasyonuAlex Schulman · Timaş Yayınları · 202463 okunma
Reklam
256 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Malma İstasyonu
Malma İstasyonuAlex Schulman
8.3/10 · 63 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
167 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
‘Anılarımızın çoğu biz farkına varmadan terk eder belleğimizi; geri kalanları biz yeniden doldururuz, çevreye saçarız, şevkle abartırız, kapı kapı dolaşan seyyar satıcılar gibi methederiz, hikâyemize kulak verecek birini ararız. İndirimli, yarı fiyatına. Bellek benim için küçükken oynadığım o zar oyunu gibi; asıl olan nafile mi, hileli mi olduğuna karar verme meselesi.’ . ‘Ağabeyim ayda birkaç kez ölür. Arayıp kayıp haberini veren de annem olur.’ Cümleleriyle başlayan Yalan Dolan, tam da bu ilk cümlelerden yakaladı beni. Hangimizin çevresinde bu kadar evhamlı bir anne yok ki? Tabii ilerleyen sayfalarda evhamlı bir anneden çok daha fazlasını gördüm. Evlerini labirente çevirmeye çalışan bir babayı, dahi bir ağabeyi, sıkıntının yazar yaptığı iki kardeşi. Ama Yalan Dolan’ın en sevdiğim yanı ne kadarı otobiyografik izler taşıyan ne kadarı kurmaca olduğunu bilmediğimiz Veronica’nın kendisi oldu. Çünkü kendini eleştirmekten korkmuyordu, allayıp pullamıyordu kendini. Bedenini eleştirenleri de başarısızlıklarını da ona geldiği sertlikte yazıyordu. Kimi yerlerde güldüm, bazı kısımlarda ise iç geçirdim. Bir kızın büyüme hikayesi değil de Veronica’nın gözlerini kapattığında aklına gelen anları okuyormuşum gibi hissettim, özellikle annelik ve evlat sahibi olma konusundaki düşünceleri dokundu bana~ . Eren Cendey çevirisi (tabii ki enfesti), Michele Menescardi’nin bayıldığım kapak tasarımıyla ~
Yalan Dolan
Yalan DolanVeronica Raimo · Medusa Yayınları · 202445 okunma
152 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Bir kitabı aldığımda ilk sayfasına o günün tarihini, o sırada içinde bulunduğum şehri ve adımı yazarım. Arkada Yaylılar Çalıyor’a yazmamıştım, hemen okumaya başladığımdan fırsat olmadı sanırım. Kitabı okurken anlamını buldu, meğer ben kitaba bir iz bırakmadan o bana bırakacakmış. Tarihsiz, mekansız ve isimsiz bıraktım ben de onu. . Hiçbir arkadaşım ölmedi şimdiye dek, ölen tanıdıklarımın hiçbiri arkadaşım değildi belki bilmiyorum. Melikşah Altuntaş bunu biliyor ama. Aileyi, mayası kandan olmayan ailelerin de olabileceğini biliyor. . Kısa bir bir veda kitabı bana göre Arkada Yaylılar Çalıyor. Çok ölüm, çok gidiş var. Bir yandan da Vengo’nun girişini izler gibiydim kitap boyunca. Müziğin ve kalbe dokunan sesin ritmine kapıldıktan sonra kayıpla baş başa kalan o karakter gibi. Herkesin bir arada olduğu o kalabalık sofraların sabahına uyanmak gibi.. Diğer yandan da umutlu, yaşanılan her şeye minnetini koruyan türden. Arkada Yaylılar Çalıyor’un iç döküşlerini, ‘sözlerin sonu elbet uzun bir hikayeye de bağlanacak’ hissini çok sevdim. . Aylin Güngör kapak fotoğrafıyla ~
Arkada Yaylılar Çalıyor
Arkada Yaylılar ÇalıyorMelikşah Altuntaş · Holden Kitap · 2024104 okunma
Reklam
248 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Zorlukla çıkılan bir tepenin sahibi olmak bir başarı hikayesi olarak mı okunmalıdır? O tepeye çıkana kadar ezilen ne var ne yoksa yok mu sayılmalıdır? İşte aşçımızın hikayesi bu yolculukla başlıyor. Şehre bir yabancı geliyor. Bir yemek yapıyor ve hayatı değişmeye başlıyor. Bu bildiğiniz yemeklerden çok farklı, içinde bolca entrika, bir miktar söz oyunu ve alabildiğine el çabukluğu var.. Yiyeni hem yoldan çıkaran hem de dize getiren yemekler.. . Harry Kressing okuru da kurnazlaştıran bir kurgu sunuyor Aşçı’da. Aslında olan bitenin pekala farkında oluyoruz, aşçıyı birkaç sayfadan sonra tanıyoruz ancak şaşırtıcı yanını bekliyoruz, şöyle inceden bir gülümsemeyle.. İnsanın zaafları, beklentileri ve zayıflıkları hakkında incelikli bir eser Aşçı. Dili sade, dolambaçsız ama takibi keyifli. Pek sevdim. . Emirhan Burak Aydın çevirisi, Hamdi Akçay kapak tasarımıyla ~
Aşçı
AşçıHarry Kressing · Holden Kitap · 20246 okunma
48 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
‘Hepimiz, başkalarına benzeyenler ve bunu pek kafaya takmayanlar ailesinin birer üyesiydik. Varoluşumuz gereği sanatçıydık biz. Kaderimizde sıradan insanları şaşırtmak, büyülemek ve korkudan titretmek yazılıydı. Onlara benzemek değil.’ . Bir sirk ve onun karakterleri.. Marie Desplechin anlatımı ve Emmanuelle Houdart çizimleriyle çok beğendiğim bir kitap oldu:) . Fatma Cihan Akkartal çevirisiyle ~
Cambazlar
CambazlarMarie Desplechin · Nesrin Yayınevi · 20002 okunma
80 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
‘Senin hikayeni anlatmaya bir kadının hikayesini anlatma niyetiyle başlamıştım ama şimdi farkına varıyorum ki senin hikayen, kendi yaşamının ve babamla birlikteki yaşamının seni mecbur bıraktığı varolmayışa karşı, bir kadın olma hakkını elde edebilmek için mücadele veren bir varlığın hikayesiymiş.’ . Edebiyatın yarısı anne ve babalar olabilir mi? En kırıldığımız yerden bitiveriyorlar sanki, belki de en çok onlara kırılıyoruz da kelimelere sığınıyoruz. Edouard Louis, aynı evde yaşayıp uzaktan izlediği annesini anlatıyor. Gençliğinden bu yana keşkelerini biriktiren, her an rahata kavuşmayı bekleyen annesini. Bir öfke patlaması beklerken; usul usul annesiyle birlikte olgunlaşan bir çocukla karşılaştım Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri’nde. Louis’nin çıplak ve şefkat bekler dilini çok sevdim. . Ayberk Erkay çevirisi, Aylin Güler kapak tasarımıyla ~
Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri
Bir Kadının Kavgaları ve DönüşümleriÉdouard Louis · Can Yayınları · 202417 okunma
Kimse bir efsane olarak doğmaz. Bütün bebekler, ister bir samanlıkta doğsunlar ister bir sarayda, yaşamak için aynı şeylere ihtiyaç duyar. Kimi insanlar, sonrasında kendilerini birer efsaneye dönüştürecek kadar zekidir. Kimileri de başkalarını efsaneye dönüştürür. Yine de efsane dediğiniz, çirkin ve sıkıcı olanı örtmek için kullanılan bir perde değil de nedir? İnsanlar çoğu zaman çirkin ve sıkıcıdır. Bazıları için ikisi birden geçerlidir. Dünya da öyledir. Dünya çirkin ve sıkıcı olmasa, efsanelere ihtiyacımız olmazdı.
Bizim kim olduğumuz ve ne bildiğimiz dünyanın umrunda değil. Hikayelerin yazılması gerek. Başka nasıl intikam alabiliriz?
1.992 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.