En çarpıcı eleştirileri, din ve ahlaka yönelik görüşlerinde gözlemlenen Hume’un din eleştirisinin ikinci kısım, dinî temelli toplumsal ahlakı konu alıyordu. Aydınlanma, din dışı modern toplumun ideal kökeni olarak sayılırsa Hume, onun kahramanlarından biri olarak görülmelidir. Onun zamanında din sadece özel bir inanç dizgesi değil insan hayatı üzerinde gerçek gücü olan sosyal kurumları inşa ediyordu. Siyasal meşruluk, dinî açıklamalara bağlı olduğu için dine meydan okumak doğrudan siyasal otoriteye meydan okumak ve kilisenin iktidar formlarının ve hükümdarların (monarcs) meşruluğunun altını oymaktı. Diğer bir ifadeyle doğmdan kamu düzenine meydan okumaktı. Çünkü din eleştirisi kamu düzenini biçimlendiren ahlak ve siyaset konularına yansıyordu (T aylor ve Buckle, 2011: 3031).
Böylece, genelde dini ve Tanrı’yı, özelde Hıristiyanlığı hedefe koyarak sarsıcı eleştiriler getiren Hume, dinin/Hıristiyanlığin meşruiyetini tartışmaya açarak otoriteye meydan okumuş; tahrip ettiği alanda yeni bir yapı inşa etmeye çalışmıştır. Comte gibi insanlık dini tarımda bir din inşa etmeye çalışmamış fakat hurafeden ve keşiş erdemlerinden kurtulmuş din dışı bir insan inşa etmeye yönelmiştir. Her ne kadar Comte’un içine düştüğü tutarsızlığa sürüklenmemişse de Hume, -Comte gibi-düşüncelerini daha etkili kılmak ve daha geniş kitlelere yaymak için, dinî retorik ve estetiğin üçlü matrisini kullanmakta tereddüt etmemiştir.