Damızlık kızın öyküsü. Daha önce birçok inceleme okumuşsunuzdur kitaba dair. Ben size kitabı tanıtmayacağım, çünkü kitabın içeriğinide bu incelemelerle beraber az buçuk okuduğunuzu düşünüyorum. Ben size başka bir konudan bahsetmek istiyorum: İran İslam Devrimi.
İran İslam Devrimi,1979 yılında Muhammed Rıza Pehlevi liderliğindeki bir monarşi yönetiminden, Ayetullah Ruhullah Humeyni'nin, İslam ve Şiî mezhebi kökenli İslam Cumhuriyeti kurulmasına dönüşen bir hareketi oldu. Bu devrim yapılmadan önce, insanlar gayet avrupai bir yaşam tarzına sahipti, tabii ki kadınlarda. Daha sonra ise İran İslam devrimi gerçekleşti. Humeyni başa geldi, din ile yönetilme başladı. Ve kadınlar için yaşam bir anda bambaşka bir noktaya çekildi. Bu örneği verme sebebim ise aslında her şeyin bir anda olabileceği gibi her şeyin yavaş yavaşta olabileceği. Bugün birçok KHK, birçok kararname yayınlanıp duruyor ve hepsi yavaş yavaş geçiyor işte asıl sorun o. Her şey yavaş yavaş geçerken biz bunların hepsine seyirci kalıyoruz.
Kitabı okuduktan sonra ister istemez her distopya gibi bu distopyada da acaba bunların ne kadarını ülkemizde görüyoruz sorusu beliriyor zihnimizde. Bu noktada kitaptaki bir sahneye de dikkat çekmek istiyorum: Duvarda idam edilmiş insanlar varken, havadan sudan bahsediliyor. İşte sanırım ülkecek bizim durumumuzda biraz buna benziyor. Ama yine de bu kadar kötü düşünmeyelim, sonuçta olaylara tweet atarak tepki koyuyoruz!
Kitaba dair konuşulacak, tartışılacak çok farklı nokta var. Ama ben daha fazla uzatmak istemiyorum. Sizi kitapla baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar diyemeyeceğim, zira pek keyif alınmıyor okurken, insanın içi acıyor...