"Avrasya bozkırlarının derinliklerinde Orta Asya alanının eski tarihinde yazılı tarihi kaynaklar ışığında bilebildiğimiz kadarıyla ilk kurumsal devlet, Asya Hun İmparatorluğu, diğer adıyla Büyük Hun İmparatorluğudur. "
Hunlar (Türkler)
Hunların Türk olduğu çok açıktır. Bunu Gök Türkleri anlatan Çin kaynaklarının verdiği bilgilerle doğrudan açıklayabiliriz. Hunlarla ilgili bu tartışmalı konuda bugünkü iddia şudur: "Hunlar Moğol'dur." Ancak onlar Moğol değildir. Zaten Hunlar zamanında Moğolların ataları hakkında net bilgi elimizde yoktur. Bozkırların ilk imparatorluğu olan Hunların atalarını 259'lara 270'lere götürmemiz mümkündür. Bu dönemin kaynakları, kaplumbağa kabukları, kemikler, bambu veya ipek üzerine yazılarda vardır. Ama bunun dışında çok kesin bilgi yoktur. 1500 yılı geçen süreden sonra Hun tarihini MÖ 315'ten itibaren açık bir şekilde öğrenebiliriz. Bulunan kayıtlardan, çizilen insan tiplerinden Hunların Türk oldukları da anlaşılmıştır. Zaten daha sonraki kaynaklar Gök Türkleri, Uygurları, Kangıları ve diğer Türk boylarını anlatırken Hunlara atıf yapmaktadır. Onların Türk olduğunu açıkça yazmaktadır.
Reklam
Hunlarda kadının devlet idaresindeki rolü
Kadın, Hun Türklerinde bir bereket kaynağı, hanların, hakanların, cengâverlerin önünde saygıyla eğildikleri bir şeref abidesidir. Hunlarda kadınsız bir iş görülmezdi. Kadın erkeğin tamamlayıcısıydı. O sürekli erkeğin yanındaydı. Yabancı devletlerin elçilerinin kabulünde hatun da hakanla beraber olurdu. Tören ve şölenlerde kadın, hakanın solunda oturur, siyasi ve idari konumlardaki görüşlerini beyan ederdi. Mesela büyük Hun imparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Mete Han'ın hatunu imzalamıştir.
Sayfa 162 - Ötüken Yayınları, 4. Baskı: Ocak 2021
Hunlar hakkındaki ilk Çin kayıtları
Uzun menzilli silahları yay ve ok, yakın dövüş silahları kama ve mızraktı. Kazanacaklarını anladıklarında ilerler, kaybedeceklerini anladıklarında geri çekilirler ve kaçmaktan utanmazlardı. Menfaatleri için protokol ve görgü kurallarını tanımazlardı. Hükümdardan halkına kadar herkes yetiştirdiği hayvanın etini yer, derisini giyer, postuna sarılırdı.
En kabul gören görüşlere göre ''Hun'' kelimesinin anlamı Türkçedeki ''Kün'' yani ''halk'', Moğolcadaki ''küm'' yani ''insanoğlu', Macarca ''him'' yani ''adam'' vs. anlamına gelmektedir.
Attila, insanların günahları için Tanrı tarafından yeryüzüne gönderilmiş bir cezadır. O, bir vahşi, ama bütün hayal gücü, yetenek ve kuvvetinin tasavvur edemeyeceği bir vahşidir. Onun adı her tarafa korku ve dehşet salmaktadır. Atının bastığı yerde ot bitmemektedir. Onun yapraklar ve otlar kadar çok - Jordanes'in yazdığına göre 500 bin süvariden oluşan- muaazam ordularının arkasında sadece ölüm, yıkıntı, çöl kalmaktadır. O tabiatın hiç kimse tarafından kontrolü mümkün olmayan bir çeşit kükremiş ve yerinden oynamış kuvvettidir. O hurafelere ve batıllara inanan Orta Çağ insanının, orta zamanların karanlık çağına hor bakan yeniden doğuş (Rönesans) devrinin gelecek nesillere naklettiği, hayalin doğurduğu bir yaratıktır.
Sayfa 68 - YediverenKitabı yarım bıraktı
Reklam
Attila, geç dönem Roma yönetici sınıflarına göre “Tanrının kırbacı” idi. Yoksulların birçoğu ona farklı gözle bakıyordu. Hunlar ve Galyalı bagaudae, MS 440’larda Romalı-Galyalı toprak ağalarına karşı zaman zaman ittifaklar kuruyorlardı. Ama Hun Krallığı, ilerici toplumsal değişimin gücü olamayacak kadar kaba, yağmacı ve istikrarsızdı. Attila MS 451’de Galya’ya (Fransa ve Belçika) saldırdığında, batıya yönelik hamlesinde diplomatik incelikten eser yoktu. Yabancılaşan bagaudae harekete geçmemiş, Romalı-Galyalı toprak ağaları ile Vizigot özgür köylüler karşı güçlere katılmıştı. Böylelikle kısa bir süreliğine birleşen Batı, Chalons Muharebesi’nde Attila’yı kesin bir yenilgiye uğrattı. Orta Avrupa’daki anayurduna çekilmek zorunda kalan Attila iki yıl sonra öldüğünde imparatorluğu parçalandı; hem halefleri arasındaki toprak kavgaları, hem de tebaa halklar arasında aşağıdan yükselen isyanlar sonucunda yıkıldı.
Özellikle kendilerine elverişli alanlarda hayvancılıkla uğraşarak (bozkır ekonomisi) hayatlarını sürdürürken kendi aralarında siyasi birlikler oluşturdular. Bu siyasi birliklerin bazıları imparatorluk seviyesine yükseldiler. Asya Hun İmparatorluğu bu alanda ilk örnektir.
Bozkır göçebelerinin müdahalesi ani ve yıkıcı olmuş ama tarihe olumlu bir katkı yapmamıştı. Batı Roma İmparatorluğu, Cermenlerin ya da Gotların yönettiği çok sayıda barbar krallığa bölündü. Doğu Roma İmparatorluğu kemikleşerek bürokratik, muhafazakâr ve durgun bir yapıya büründü. Ama Hun İmparatorluğu yeryüzünden bütünüyle silinip gitti.
Hun imparatoru Attila, Roma İmparatorluğunun son zamanlarındaki zorlu düşmanlarından biriydi. Sonraki yazarlar tarafından "Tanrı'nın Kırbacı" olarak adlandırıldı. Hunlar, dördüncü yüzyılın sonlarında Avrupa'nın güneydoğusunda güç kazanırken Ostrogotları ve Vizigotları süren atlı göçebelerdi. Ağabeyi ile hüküm süren Attila, 441'de ve 443'te Doğu Roma İmparatorluğu'na iki yıkıcı saldırı düzenledi. Singidunum (Belgrad) dahil bir dizi şehri yağmaladılar, Roma ordusunu iki kere yendiler ve II. Theodosius'u küçük düşürücü bir barışı kabul etmeye zorladılar. Daha sonra 445'te Attila, Bleda'yı öldürdü ve tek başına hüküm sürdü. 447'de Yunanistan'daki Thermopylae'ye kadar acımasızca baskınlar düzenleyerek Doğu İmparatorluğu'na tekrar saldırdı. 451'de Galya'yı işgal etti ancak Roma İmparatorluğu ve Vizigotlardan oluşan birleşik bir orduyla Katalonya Ovaları Savaşı'nda rakip olarak karşılaştı. Ertesi yıl İtalya'yı işgal etti ve Roma'ya saldırmaya hazırlandı ancak Papa O. Leo'nun kişisel müdahalesiyle şehri bağışlamaya ikna edildi.
597 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.