İyi öykü nasıl olur bilmem ama onu nerde görsem tanırım. Yetmez, üstüne bir güzel de kıskanırım.
Kalk Yerine Yat, bir süre beklettiğim, elimdekiler bitsin onu da okurum deyip kusur işlediğim bir kitap oldu. O öyle kıyıda köşede beklerken ben başka kitaplarla oyalanmışım. Gerçi yok, o kadar da zalimce geçmedi süreç ama onun beklemesi de hiç yakışmadı. Hacimli öykü kitaplarında insanı tedirgin eden bir ihtimal bulunur hep. Ya sıkar, ya yorar, ya bir yere varmaz ya da varsa da bir tat bırakmaz. Burada işler tersine dönüyor. Öyküye başlıyorsunuz, sıkılır mıyım, yorulur muyum, bir yere varır mıyım kaygısını hatırlamıyorsunuz bile. Benim için böyle oldu en azından. Okurun ekseriyetle beklediği şey dildeki akıcılık olduğu için bu konuda beklentiyi karşılıyor Şermin Yaşar. Uzun öykülerin durgunluğu da yok. Aynı akıcılık o durgunluğu silip süpürüyor. Kurgu şaşırtıyor, kurgu tahmin ettiriyor, kurgu süreci tersinden alıp okuyanı da dahil ediyor. En güzeli de finali iyi yaptığı için "bu öykü nasıl tamamlanacak" sorusu da o biçim cevaplanmış oluyor.
Uzun lafın uzunu, Kalk Yerine Yat farklı yaşantıların içerisindeki sıradan detayları allayıp pullayarak olması gerektiği şekle sokuyor ve onu okuyanın içinde bir yere uygun görüyor.
İçlerinden üç dört öyküyü ayrıca işaretledim. Altını üstünü kalınca çizdim, yıldızladım, sayfayı kıvırdım, dönüp dönüp baştan aldım, gıpta ettim, tırnak kemirdim ama hangileri olduğunu şimdilik belirtmek yönlendirmek olur diye yazmadım. Sanırım okuyacak olanlarla aynı öykülerde duraklayacağız gibi. Merakla bekliyorum.