“Umudumu kaybetmedim. Biliyorum susuzluktan yere düşeceğim anda fışkıracak hayat.”
Gökyüzünde dolunay elimde “Ay Tiradı”. Ah nasıl özlemişim Ali Ural’ın yazdıklarını. Onun devrik cümle yapısını, kelimeleri birbirine özenle bağlayışını, o güzel alıntılarını, onun penceresinden bakmayı.. Tirat: bir düşüncenin kesintisiz gelişimi, demekmiş. Kesintisiz gelişen bu düşüncelerine ‘ay’ adını vermiş ve eşsizliğini ortaya koymuş yazdıklarıyla.
.
“Kendi kendiyle konuşmanın bir delilik göstergesi olduğunu düşünenler yanılıyor. Kendi kendiyle konuşamamaktan doğuyor cinnet.”
.
Cinnet geçirmeden kendimizi tanımamız gerektiğinden bahsediyor. Kaderin bütün randevularımızı iptal etmeden kendimizle buluşmamız gerektiğinden.. İnsanın pişmesinin zaman gerektirdiğinden, eşyayla görüşmekten, bir deftere yazabilmenin öneminden, beyaz sayfaların sır tutabildiğinden, gözyaşlarını silebildiğinden, sarıp sarmalayabildiğinden, vaktinde buluşabilmek için saatleri doğru ayarlayabilmekten, hüsnüzan’ın nasıl da kalbi serinlettiğinden, Veda Hutbesi’nden, Hepimizin Âdem’den, Âdem’in ise topraktan olduğunu bilmekten, yani insanın Bir’liğinden, Peygamberimiz’in cennetteki arkadaşı Ukkâşe’den bahsediyor.
.
Ve sayfaları açıp baktıkça bak bundan da bahsetmiş, şundan da, ondan da derken yazamadığım daha çok şeyden bahsediyor. Ali Ural’ın kalemi beni benden alıyor. Herkes en az bir eseriyle tanışsın istiyor gönlüm.”Sevgili Dost” olmanın ne demek olduğunu hissedin istiyorum. Ali Ural daha çok yazsın daha çok okuyalım istiyorum. Sevgiyle..