GÜVERCİNE MEKTUP
Pamuk kalplim, bir tanem, her şeyim.
Ey ışık saçarak cıvıldayanım. Zarafetini anlatmak ne mümkün! O beyazlığın, o pirüpaklığın, o parlaklığın! Kusursuz, kadife rüyam. Kanatlarının güzelliğiyle dünyayı aydınlatır, kanat çırpışlarınla göğü bulandırırsın. Ey cümle varlıkların damarlarında akan kanla dolup taşan merhamet. Ey bağışlanmış, dürüst bir yürekten gelen gözyaşlarının verdiği keder. Ey ruhumun anavatanı.
Ey ruhum.
Güce hükmeden şefkatli güçsüzlük.
Yaratılmadan önce sular üzerinde gezen sen. Tufandan sonra Nuh’un gemisinden ilk inen sen.
Bakıyorum kendime ve dünyaya, özünde sen varsın diye. Böylece sana bakmış oluyorum aslında.
Gümüş rengi saçların konfeti misali göğe yükselirken ben de uçuyorum seninle birlikte.
Biliyorum sen de hemen oracıktasın o güzel süzülüşünle, beyazlığınla.
Aziz, tertemiz ruhunla kal benimle.
Âmin! Âmin!
Seni avuçlarıma alayım, dudaklarımın bir köşesini gagala. Işık yayılsın gözlerinden ve dünyanın merkezinden. Aynı ışık ayaklarıma sıçrasın, oradan yayılsın dizlerime. İçsel ışık seli ara alsın kalçamı, belimi. Oradan ulaşsın kalbime sonunda alnıma… Dudaklarım, gül rengi gagalarında. Işığından kör olmuş, görmeyi unutmuş gözlerim.
İsa’nın Yuhanna’daki son sözlerini sarf ederim:
“Tamamlandı.”