Kuşları işitti. İçlerinden biri konseri başlatıyor, diğerleri de ona katılıyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse bu bir konser değildi. Dikkatle kulak verildiğinde çıkan gürültünün bir testereden çıkan sese benzediği fark ediliyordu.
İleri geri gidip gelen bir testere. Trelkovsky kuşların çıkardığı seslerin neden müzikle karşılaştırıldığını asla anlayamamıştı. Kuşlar şarkı söylemiyorlardı ki, çığlık atıyorlardı.
Hele sabahları, koro halinde çığlık atıyorlardı. Trelkovsky'yi gülme tuttu, bir çığlığın şarkı olduğunu zannetmek çuvallamanın dik alası değil miydi? Kendi kendisine insanlar yeni başlayan günü birbirlerine koro halinde çaresizliklerini haykırarak selamlama alışkanlığı edinirlerse ne olacağını sordu. Hadi abartmış olmayalım, yalnızca haykırmak için yeterince sebebi olanlar haykırsalar bile, acayip bir kakofoni işitilirdi.