Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Gidecekleri zaman, susacakları zaman, karanlık basacak, bir çıtırtı bile işitilmeyecek, bir ışık bile sızmayacak ama asla gitmeyecekler, evet, gidecekler, belki bir gün susacaklar ve sonra bir akşam, ağır ağır, hüzünlü bir biçimde, tek sıra halinde, efendiye doğru uzun gölgeler düşürerek gidecekler, efendi cezalandıracak onları ya da bağışlayacak, üçüncü bir olasılık var mı kaybedenler için...
Kırmızı Kedi
Sultan hamit’in huzurundan kovuluşum;
İradesiz ayağa kalkmanın CEZASI : HUZURDAN KOVULUŞ… Sultan Hamit, doktorlara daima mültefitti Kendisi şahsan da hastalıktan hiç hoşlanmazdı. Saray halkından biri rahatsızlansa âdeta telâşlanırdı ve hastayı tedavi eden doktorun muvaffakıyetini rütbe ve nişanla takdir etmiş görünürdü. Daima da tababetin ilerlemesine hâ- dim olmak istediğini
Reklam
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
Fakat şimdi ... Şimdi o benimdi. Muhtaç bakan gözleri yanıyor benimkileri arıyordu. Yanıtını kızaran yüzümde bulmuş olmalıydı, çünkü birdenbire elleri baldırlarımı kavradı ve kaldırdı. İçgüdüsel olarak bacaklarıma belinin etrafına sardım. Kendini bana iyice bastırınca inledim. Onun tamamını hissetmek için yanıp tutuşuyordum. Dudaklarını
Sayfa 223
Her sıfırdan zirveye yükselişin hüzünlü bir öyküsü vardır
Pek çok kitapta başarılı olmak, bir dağa tırmanmaya benzetilir. Büyük yaşamak vadiden çıkıp, yamaçtan geçip, zirvede oturmaktır. Bazı ruhlar zirveye aittir ama vadide doğar. Bu insanlar içlerinden kendilerini ait oldukları yere yani zirveye iten bir içgüdüyle yaşarlar. Bu insanların vadiden zirveye tırmanma serüveninin özeti nasıldır? Vadiden
Ahmet Cemil için bu felaket öyle bir beklenilmeyen darbeydi ki bir müddet bütün beyni donmuş gibi şaşkınlık içinde kaldı. Onda şiirle uzun süre uğraşmak hastalıklı bir hassasiyet meydana getirmişti. Öyle bir hassasiyet ki, o illete tutulanları başkaları için anlaşılmaz, mantıklı olduklarına kesin bir hüküm verilemez, hareketlerinde, fikirlerinde,
Reklam
Tespit edebildiğim kadarıyla yurdum insanının öğrenilmiş çaresizlik içinde huzurla yaşamak için bulduğu 6 eşsiz yol bulunmaktadır. 1. Suç ortaklığı sistemi. Prof. Dr. Mehmet Altan'a göre Doğu toplumlarında bireyler Batıklardan farklı olarak karar alırken çevresine danışır, böylece başarısızlık durumunda suçluluk duygusu yaşamaz. Ortak
O soluk, sabit ve hüzünlü yüzünün ardında, içindeki çocuk, kadına duyduğu minnetle hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve yeniden onun yanına gidebilmek için yanıp tutuşuyordu, aykırı ruhu bir gün o kadından gerçekten uzak kalacağını bildiği için belki de.
Mutluluğumdan yahut mutsuzluğumdan yana bir şikâyetim yok. Mutlu olduğum zamanlar daha dışa dönük oluyor, insanlarla çok şey paylaşabiliyorum. Hüzünlü olduğum zamanlarda içimin titreyişlerine kulak kesiliyor ve şiir yazabiliyorum. Her iki durumun da ilahi bir bağış olduğuna inanıyorum. Fazladan taşıdığımı söyledikleri beş on kilo ile aram gayet iyi. Kanser yaptığını bilsem bile günde beş altı sigara tellendirmeden edemiyorum. Bütün bunlar için ilaç almaya hiç niyetim yok. Aynen Thomas Szasz gibi düşünüyorum: Hayat çözülmesi gereken bir sorun değildir. Her gün olabildiğince akıllıca, olabildiğince bütün ve olabildiğince duyarlılıkla yaşanması gereken bir şeydir hayat. Katlanmamız gereken bir şeydir. Onun çözümü yoktur.
Devam Eden Hun Akınları
Chi-yü'nün de oğlu Chün-ch'en (MÖ 160-126)'ın saltanatının ilk yirmi yılında Hun üstünlüğü sürüyordu. Ancak, onun ve diğer devlet adamlarının başarısız idaresi ülkedeki huzuru sarsmaya başladı. MÖ 160 yılında onun ölümü üzerine oğlu Chün-ch'en hükümdar oldu. O da Çin' e karşı aynı politikayı devam ettirdi. MÖ 158 yılında Cün-ch'en Şanyü otuz bin kişilik bir süvari birliğini Shang kumandanlığını işgal etmesi için gönderdi. Bundan başka 30 bin kişilik bir Hun ordusu da Yün-chung'a saldırmıştı. Dağların yükseklerindeki işaret ateşleri başkent Ch'ang-an'a kadar ulaşmıştı. Eskiden Çin' de, düşman kuvvetleri yaklaştığında işaret ateşleri yakılırdı. Çok düşman gelmesi çok ateş yakılması demekti. Çok ateş yakılması ve bunların başkente ulaşması Hunların arka arkaya büyük ordularla seferler düzenlediğinin belirtisidir. Bu seferler neticesinde tahta geçen her şanyünün Çin' e akınlar yapmak suretiyle eski hakimane politikayı sürdürmek niyetinde olduğunu gösteriyordu. Uzun süren akınlar, Çin'deki Han hanedanı imparatoru Wen'ı, Hoch'in anlaşmasını değiştirmeye sevk etti. Her iki ülke arasındaki sınırlarda bulunan pazarlarda Hunlarla ticaret yapılmasına izin verdi. Diğer taraftan bir prensesi Hun hükümdarı ile evlenmesi için onlara yollamış; Hunlara yıllık verilen verginin miktarını bin altına çıkarmıştı.
Reklam
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
Mutluluğumdan yahut mutsuzluğumdan yana bir şikâyetim yok. Mutlu olduğum zamanlar daha dışa dönük oluyor, insanlarla çok şey paylaşabiliyorum. Hüzünlü olduğum zamanlarda içimin titreyişlerine kulak kesiliyor ve şiir yazabiliyorum. Her iki durumun da ilahi bir bağış olduğuna inanıyorum. Fazladan taşıdığımı söyledikleri beş on kilo ile aram gayet iyi. Kanser yaptığını bilsem bile günde beş altı sigara tellendirmeden edemiyorum. Bütün bunlar için ilaç almaya hiç niyetim yok. Aynen Thomas Szasz gibi düşünüyorum: Hayat çözülmesi gereken bir sorun değildir. Her gün olabildiğince akıllıca, olabildiğince bütün ve olabildiğince duyarlılıkla yaşanması gereken bir şeydir hayat. Katlanmamız gereken bir şeydir. Onun çözümü yoktur.
Sayfa 93 - Timaş yayınlarıKitabı okudu
Anne Sütü Mucizesi
Neslin sıhhatle devamı, aile müessesine bağlıdır ve evlatlar hiç şüphesiz, ailenin sürur kaynağıdır. Evlatlar, daha dünyaya gelişinde, her misafirden tatlı karşılanır. Hem nasıl karşılanmasın; sevmenin ateşe perde, ikram etmenin sırat köprüsünü geçmeye vesile, birlikte yemenin, kurtuluş beraatı bahşettiği evlat, anne babası için dünya nimetlerinin
51. Eyalet ve Gerçekler (uzun ama buna değer)
Jeffrey'ye bakıp yeniden oturmasını işaret etti. Kendisi de yerine geçti. Profesör, Amerika sizce de bir şekilde yolunu kaybetmedi mi? Atalarımızın dağlara taşlara kazıdığı idealler yozlaştırılmadı mı? Unutturulmadı mı? Değersizleştirilmedi mi?" Jeffrey başıyla onayladı. "Bu görüşte olanların sayısı her geçen gün
Vay be
SERCAN: Aşk için yapacağın en büyük fedakârlık ne olur? OZAN: Aslında benim yaptığım bir fedakârlık değil de Sabahattin Ali'nin Değirmen romanındaki Çingenelerin bir fedakarlığı var. Bir Çingene grubu oradan oraya seyahat ediyor. Yazları müzik yapıp dans ederek hayatlarını kazanıyorlar. Bu grubun içinde de Atmaca diye çok yakışıklı, yiğit bir delikanlı var. Gittiği her yerdeki köylü kızlar Atmaca'ya yanık. Bir gün bir köye geliyorlar. Orada konaklıyorlar. Atmaca köylü bir kıza âşık oluyor, ama köylü kızın kolu yok. Gel zaman git zaman ikisi de birbirine gönlünü kaptırıyor. Ama köylü kızı Atmaca'ya diyor ki: "Bak benim bir kolum yok. Bugün beğeniyorsun ama yarın beğenmezsin. Benden sana yâr olmaz." Atmaca bu sözler karşısında yıkılıyor. Sonra bir akşam herkes müziği beklerken Atmaca ortada yok, değirmene gidiyor. Unların öğütüldüğü koca bir değirmen var orada. Atmaca öyle hüzünlü çalıyor ki klarnetini, herkes bir şeyler olacağını hissediyor. Herkes ona baktığı sırada, Atmaca âşık olduğu köylü kızına bakıp kolunu değirmene veriyor. Davul bile dengi dengine ama Atmaca kolunu vermiş değirmene, biz kalbimizi vermişiz çok mu?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.