Yılmaz Erdoğan'ı çok severim. Bu kitabı görüp listeme eklemiştim. Edebiyat, şiir, mizah, biraz da hüzün kokan beğendiğim bir kitap oldu. Aslında düz yazı şeklinde öyküler içeriyor ama Erdoğan'ı bilenler bilir, şiir gibi bir adamdır o nedenle düz yazısı bile şiir tadı bırakıyor. Kelimeleri öylesine güzel ustalıkla kullanmış ki, ben de o güzel kelimelerin büyüsüne kapılıp çabucak kitabı bitirmişim.
Ayrıca iki yazarın tadını aldım Erdoğan'dan birincisi Şükrü Erbaş, kelimeleri ustalıkla kullanır kapılırsınız kelimelerin büyüsüne. İkincisi Yaşar Kemal, kitaplarına şive katar son iki öykü Yaşar Kemal okuyormuşum gibi hisettirdi.
Yılmaz Erdoğan kürt kökenli bir insan olduğu için bu kitapta kürt sorunlarını ele almış, kürt ağıtları ve dili ön plana çıkıyor.
İhsan ve Cemil'in öyküsü çok gerçekçiydi. Çünkü toplumda kanayan yaralar ele alınmış. İhsan kan davası nedeniyle birini öldürüp hapse düşmüş okuma-yazma da bilmiyor. Kandırılmaya müsait saf bir insan, Cemil ise siyasi bir mahkum aklı başında, olacakları bilen bir insan bu ikisi arasındaki diyaloglar, İhsan'ın şivesi ve konunun hüznü ile siz de derin bir etki bırakıyor.
Çok sevdiğim bir alıntıyla noktalayayım.
“Her suçu üstlenebilir, her şeyi anlatabilirdi şiir.. Utanmasaydı...”