Mümtaz yürüdükçe Hitler'in, Mussolini'nin, Stalin'in, Chamberlaine' in adlarını adeta havadan kapıyordu. Bir masa önünden geçerken tanıdığı birinin yüksek sesle söylediklerini duydu: "Azizim, bugünkü Fransa harp edemez, yozlaşmış millet... Andre Gide gibi insanlar..." "Zavallı Gide -ve zavallı Fransa! Eğer Fransa harp edemezse, elbette bu Gide'in yüzünden değildir. Başka sebepleri olsa gerek!" Fakat asıl garibi, bu adamın bugün için Gide'siz bir Fransa tasavvur edebilmesiydi.
Sayfa 346 - DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: MÜMTAZKitabı okudu
Yürüdükçe Hitler'in, Mussolini'nin, Stalin'in, Chamber-lain'in adlarını adeta havada kapıyordu. Bir masa önünden geçerken tanıdığı birinin yüksek sesle söylediklerini duydu: "Azizim, bugünkü Fransa harp edemez, yozlaşmış millet... André Gide gibi insanlar..." "Zavallı Gide ve zavallı Fransa! Eğer Fransa harp edemezse, elbette bu Gide'in yüzünden değildir. Başka sebepleri olsa gerek!" Fakat asıl garibi, bu adamın bugün için Gide'siz bir Fransa tasavvur edebilmesiydi. Birdenbire bu kahvede bu akşamüstü her masada söylenen sözleri, savrulan kehanetleri toplayacak bir kitabı düşündü. Ne güzel bir şahadetti. "Ve sadece bu harbin başındaki -eğer olacaksa,- ruh hâletini onlarla anlatmak!" Hadiseler olup bittikten sonra, bunun kadar alâka çekici, insan düşüncesinin garabetini gösterecek bir şahadet olamazdı. "Ama sıcağı sıcağına... Meselâ bu gece yazılmalı!" Çünkü işler olup bittikten sonra, aynı insanlar bütün samimilikleriyle bu akşam düşündüklerini yazmak isteseler, araya hadiseler girdiği için aynı ruh hâlini ve düşünceyi bulamayacaklardı. "Çünkü hadiselerle beraber biz de değişiriz; ve biz değşince mazimizi de yeni baştan kurarız." İnsan kafası böyleydi. Zaman, onda daima yeniden teşekkül ederdi. Hâl, bu bıçak sırtı, hem mazinin yükünü taşır, hem de onu çizgi çizgi değiştirirdi.
Sayfa 365 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Tefekkür teşekkür eder.”
Gecenin sessizliği içinde hafif esen serin rüzgarın doğal bir senfoniyi andıran sesi eşliğinde uyumadan önce gökyüzünü tefekkür ediyorum… İnsanın ruhuna umut veren ışıldayan yıldızları temaşa etmek ne güzel bir duyguymuş, çocukluğumu hatırladım bir an… Belirsizlik insanı her ne kadar yıpratıyorsada sabır en güzeli çünkü varmaktan öte yolda olmak güzeldir… İşte çayın demlediği gibi sabırda gerek her şeyin anlamlaşması için… Dünyanın derdi dünyada kalır kendi içimize bakalım azizim… Uyumadan önce gökyüzünü tefekkür etmeye devam edeyim, yıldızlarla sessizlik içinde konuşayım belki o an bedenime sığmayan ruhum huzur bulur. Vesselam…
Azizim Kayabek, 28 Ağustos 1973, Salı Uzun mektubunuzu aldım. Bermutat yine içli ve şairane yazmışsınız. Size kaç zamandır yazmak isteyip unuttuğum bir şeyi hemen kaydedeyim: Niçin roman yazmaya teşebbüs etmiyorsunuz? Tarihî veya aşkî her türlü romanda başarı sağlayacağınıza inancım var. Roman deyince de aklıma sizinle birlikte jüriliğini
Azizim Kayabek, 28 Ağustos 1973 Salı Uzun mektubunuzu aldım. Bermutat yine içli ve şairane yazmışsıniz. Size kaç zamandır yazmak isteyip unuttuğum bir şeyi hemen kaydedeyim: Niçin roman yazmaya teşebbüs etmiyorsunuz? Tarihî veya aşkî her türlü romanda başarı sağlayacağınıza inancım var. Roman diyince de aklıma sizinle birlikte jüriliğini
288 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Amak-ı Hayal, Filibeli Ahmed Hilmi tarafından 1910 yılında yazılmış olan, Türk edebiyatının ilk felsefi ve gerçeküstü romanıdır. Bu özelliklerinin yanı sıra eser bilhassa tasavvufi içerikler muhteva etmektedir ve temelde sufi metafiziğinin başlıca düşüncelerinden "vahdet-i vücud" düşüncesini ele almaktadır. Vahdet-i vücud inancına göre
A’mak-ı Hayal
A’mak-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Ketebe Yayınları · 202118,2bin okunma
Reklam