Bir sızı, hüzün, huzur, öfke… İçimde hepsinin aynı anda can bulduğu bir hikaye. Farklı coğrafyaların ortak kaderi, insanlığın zülme yenik düştüğü bir tarih.
İnsanı sadece insan olarak göremediğimiz, kabul edemediğimiz maalesef ki yakın geçmişimizin kalıntılarıyla baş başayız Serenad’da. Max’ı görünce aşka inanıyorsunuz, Mayayı görünce de hala insan olabileceğimize.
Bir idea uğruna yitip giden hayatlar, katliamlar ve acılar. Neden kabul edemiyorduk kimseyi olduğu gibi? Biz bizden olana bile acımıyorken çok mu insaf bekliyorduk acaba diğerlerine bakarken?
Kafamda bir sürü soruyla baş başa kaldım.
Kulaklarımda hala yarım kalmış o melodi.
İnsanı insan yapan neydi gerçekten? Biz ki vicdanımızdan sorumlu değilsek ne uğruna savaşıyorduk hala?
Dilerim ki hepimiz duyduğumuza ya da öğrendiğimize değil, kendi gördüklerimizle, deneyimlediklerimizle ışık tutarız yürüdüğümüz yola. İnsanı sadece insan gibi görebilmek ümidiyle.