Züleyha misali
Aşk dediğin helal olandır Ey Sevgili!
Efendimizin gönlünün rızkı hatice....
Alinin gülen yüzü fatıma
Ebul asımın cennetinin kapısı zeynep
Suheyb'in nimeti hifa
Züleyhanın ay yüzlü yusufu gibi....
Aşk dediğin sabretmektir ey can!!
Züleyha gibi aydınlığa hasret kalana kadar
Kays gibi Mecnun olana kadar,
Eyyüp gibi
Ona karşı hissettiklerim tam olarak neydi, şimdi bile bilmiyorum….
Ona olan düşkünlüğüm, yanında hissettiğim katıksız huzur, bu huzuru bozan tek şey onu kaybetme korkumdu- ve çevresindekilerden kıskanışım...
Canım kendim,
21 yaşın sana çok şey kattı.Yeni hayaller, yeni umutlar eklendi hanene.
Seni her koşulda seviyorum canım kendim çünkü sen bana Rabb'imin emanetisin.Yıllar geçti,geçiyor iyi geçiyor kötü geçiyor ama zaman akıp gidiyor amaç anı yaşamak neydi senin hayat motton "Carpe diem" bu mottondan vazgeçme ela gözlü çiçeğim. Mutlu ol canım hep mutlu ol hayat karşına olumsuzluklar çıkartacak bu şaşmaz bir kural ama o olumsuzluklardan çiçekler açtırararak çık.Geri dönüp baktığında arkanda bir çiçek bahçesi bırak.İyi ki doğmuşum ,iyi ki Rabbim beni yaratmış. Hayatımdaki her şey işin şükürler olsun .
Yeni bir sayfa için bismlillahirrahmanirrahim.
22 yaş bana mutluluk,huzur,sağlık,başarı getir.
Hayat devam ediyor sen sadece inan.
Herşey bir temenniyle başlar; Uzun ömürlü olsun, mutlu sabahlar, iyi günler. Ve bir temenniyle de sonlanır. ''Mekanı cennet olsun, başımız sağolsun''
Bir nefes alayım. Alayım ama gerçekten, şöyle uzun upuzun bir nefes. Sadece alınınca geri verilebilen , aldığımı değil yaşadığımı hissettiren cinsten bir nefes ve öyle başlayayım anlatacaklarıma.
Bir hayal kurduk
Paramparça olduk
Bir sevda uğrunda kaybolduk
Aşktan yine de vazgeçen olmadık
Düşsekte kalktık yorulmadık
Sevgiye dair ne varsa yaşadık
Uzatılan eli karşılıksız bırakmadık
Ama ilk fırsatta uçurumdan atıldık
Kime güveneceğiz şaşırdık
Aşk neydi ne ifade ederdi anlamadık
En sevdiğin yakınca canını tanıdık
Yine gecenin sessizliğinde tek kaldık
Biz yazdık biz okuduk biz yandık
Aşk yakarmış tadınca anladık
Bir bardak demli çayla efkar dağıttık
Denizin dalgalarının sesinde huzur aradık
Herkesten uzakta bir yerlerde…
(ÖNER AKÇA)
SAVAŞ — DEVRİM — AŞK
20.Yüzyıl'ın henüz başları, çarlık emperyalizmi savaşta, halk isyanda. Çarlığın gözü uzakdoğuda, kulağı Petrograd'ta. Kazan fokurdamaya başladı. İşçiler başkaldırdı. Yitik bir devrim, bitik bir çarlık, ortalık karışık, bir de dünya savaşı. Şu gelen örgütlü bir hareketin ayak sesleri, senelerden bin dokuz yüz on yedi*, kızıla
{* Bu yazı bir tahlil değil, Posta Kutusundaki Mızıka eserine ithaf edilmiş bir dostluk yazısıdır.Eser hakkında bilgi edinmek isteyen arkadaşlar, dikkate almasınlar lütfen.}
'Bütün art niyetlerimi hüzülerimle sarıp sarmaladım, artık ruhumda kanayamazlar’
Dostluk nedir?
Kendi merkezinde düş yoranlar için ona isim bulmak zor.
Direnme, emniyet,
Benito Amilcare Andrea Mussolini; Faşist İtalya’nın en nefret edilen simgesi, Adolf Hitler’in ve Franco’nun ilham kaynağı Duce.
Mussolini’nin hayatında birçok kırılma anı vardır ama bu ikisi oldukça önemlidir, birincisi Kral III. Vittorio Emanuele’in darbe yapmak isteyen Mussolini’yi komünist harekete karşı Başbakan yapması, bir diğeri de Faşist
Yer: Bursa Kitap Fuarı
Eserle gözgöze geldiğimde hınca hınç dolu bir kitap fuarında, nefes alsam diğer kitap dostlarına borçlanacağım bir atmosferde âdeta ona doğru koştum :) Burası bir sahaf standıydı ve hevesle Samiha Ayverdi'nin başka eserleri var mı diye sordum.Zira kubbealtı neşriyat stand açmamıştı ve bende de okunmuş, yaprakları sararmış
Tasavvufi bir kitap yorumu ile sizlerleyim..
•
Uyanmak içindi dermanım, nefs içindi nefesim..
•
Nerede bulmuştum yıkılan bendimi? Neydi suyumun kaynağı? Ney'di nefesimin rengi? Bir sormak vardı, bir de içine işlemek nakış nakış. Dedim ben neyin feryadıyım. Dedim ben aşka düşen feryadım. Kes çıkar toprağımdan bedenimi. Kes çıkar çığlığımı içimden. Çıktıkça ağlayayım ardımdaki toprağa bakıp. Kes çıkar bir Aralık sabahında da yakarayım başımdan dibime kadar, aşka düşeyim.
•
Kitabımızdaki Hamza karakteri Konya'lıdır ve bir neyzen olma yolunda başından geçenleri okuruz kitapta. Her adımında Mevlana'nın sözleri öncülük eder Hamza'ya yeri gelir sevdiğini kaybeder, yeri gelir zorlu yolculuklar yapar ama ney tutkusundan vazgeçmez.
Insanın ruhunu dinlendiren, huzur veren bir kitap okudum. Kitabı ney müziği eşliğinde okumak daha bir zevkli oldu tavsiye ederim
Kitapla kalın arkadaşlar
İşte böyle başlamıştı onların gezintileri. Altı sene kadar gezmişlerdi. Döndüklerinde yüzlerinde tuhaf bir huzur vardı. Elif'in ruhu rahatlamıştı sanki. Sonra hayatlarını İstanbul'da geçirmeye devam ettiler. Ama gün gelmiş her yer bembeyaz olmuştu. Kar taneleri yere düşlerken, başka biri göğe yükselmişti.Fırat kocaman bir boşlukla uyanmıştı. Elif yoktu. Uçuşan bir kar tanesi olmuştu Elif. Uykuda meleklere teslim etmişti kendini.kalbimde ki acının tarifi yoktu. Ali, Melek ve o sıralar on altı yaşında olan Çetin'in yüzünü unutamam. Ama Fırat... O başkaydı. Bir erkeğin böylesine ağladığını hiç görmemiştim. İşin daha da acıyanı neydi, biliyor musunuz? Annem ve babam sağdı. Seksenli yaşlarının ağırlığıyla Elif'in toprağı başındaydılar. Onlara sadece on dokuz yıl evlat olabilmiş yavrularının... Kalp ağrısı her yerdeydi. Ama en çok da Fırat'ın yüreğindeydi. Dayanamadı Fırat buna. Tam on bir ay sonra kavuştu Elif'ine. Yüzünde derin ve sakin bir tebessüm ile... Biz o zamanlar bir kez daha anlamıştık Fırat'ın sevdasını ve dinmeyen kalp ağrısını...
"Sabah kalkar kalkmaz kendinize şu soruları sorun: Tutkularımdan kurtulmak için ne yapmam gerekli?
Huzur için ne yapmalıyım? Ben neyim? Sadece bir bedenden, gayrimenkul sahibinden ya da bir ünden mi ibaretim? Hayır, bunların hiçbiri değilim.
Ne o zaman? Ben aklı başında bir insanım.
Peki o zaman benden ne isteniyor? Eylemlerin üzerine düşün. Huzurdan nasıl uzaklaştım?
Düşmanca, çekingen ya da umursamaz mı davrandım?
Tüm bunlarda eksik yaptığım neydi?
Epiktetos, Makaleler, 4.6.34-35