Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kendisini çağıranlar, bu üç katlı ve ahşap binada olmalıydılar. Allah nasip ederse bu defaki tahmini daha isabetli olacaktı. Yine de, sol taraftaki mezar taşlarının yanından geçerken içinde bir şüphe yok değildi. Açık bırakılmış kapıdan içeri girdiğinde kendini, tavandan sarkan avizedeki onsekiz kandilden çok, kelimelere dökülmesi gayrı kabil bir
Ölüm çok güzel olsa gerek. Kahverengi yumuşak toprağa uzanmak, başının üzerinde dalgalanan çimenlerle sessizliği dinlemek. Dünün ve yarının olmaması. Zamanı unutmak, hayatı unutmak, huzur içinde olmak..
Reklam
♡ Her gün yeni bir gündür Bir tohumdan bir adet çiçek ektiğinizi düşünün. Tohumu saksıya ekin. Her sabah sularken onunla konuşun. Zamanla küçük bir filiz çıkacak, ardından güzeller güzeli bir çiçek açacak. Çiçek büyüyecek -her gün, her saat, her dakika ve siz o değişiklikleri fark edeceksiniz.Tabiat dünyasında, her gün yeni bir gündür. Biz insanlar geçmişe takılıp kalma eğilimine sahibiz ancak bir çiçeği to-humdan ekip büyütürseniz, hiçbir şeyin ve hiç kimsenin aynı yerde kalamayacağının farkına varırsınız.Zen tarzı bir yaşam daima doğayla temas halinde bir yaşamdır. Doğanın içinde bulunan yaşamı algılar ve kendimizi onun bir parçası hissederiz. Bu farkındalıktan bir iyi oluş hali ve huzur doğar.Her sabah tapınağın bahçesinde yürürüm. Her ne kadar bahçe aynı bahçe olsa da, bir günden bir güne farklı görünür. Güneşli günler ve yağmurlu günler arasında çeşitlilikler vardır, dökülen yaprakların sayısı her gün iner çıkar. Bir günkü bahçe, hiçbir zaman bir diğer günün aynısı olmaz. Biz deriz ki, "Her gün yenidir ve yarın yine yenidir." Biz insanlar için de aynısı geçerli. Bugünün meşguliyetle-ri yarın sona erecek. Yarın, yeni bir sen olacaksın. Bu yüzden endişelenmene gerek yoktur.
Sayfa 101Kitabı okudu
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
ötüken yayınevi
Aşırıya kaçmadan, tamamen ihmal de etmeden işleri orta yolu takip ederek mu'tedil bir tarzda yürütmek, dosdoğru olmak bakımından büyük önem taşımaktadır. İnsan, ifrat veya tefrite düşerse, istikameti de kaybeder.Demek oluyor ki, orta yolu tutmak, istikamettir. Mu'tedil olmak,müstakîm olmak demektir. Hislerde, duygularda ve davranışlarda
_Hayat, sürprizlerle dolu bir kumardır ve hayatın ne olduğunu sadece kumarbazlar bilir. _Eğer cesur değilsen samimi olamazsın, sevemezsin, güvenemezsin, gerçeğin peşine düşemezsin. O yüzden önce cesaret gelir. Ve diğer her şey onu izler. _Risk al. Belirsizlik deme; merak de. Güvencesizlik deme; özgürlük de. Bu güvencesizlik, hayatın
Reklam
Üst katta açık tek bir pencere vardı ama o bile odayı bahar yağmurunun getirdiği çiçek kokularıyla doldurmaya yetmişti.Bir süre durup, serin, tertemiz havayı içine çekti. Zihninde birbiri ardına beliren düşünceler yerlerini ilkel bir huzur duygusuna bıraktı. Aklına bir zamanlar bir yerlerde okuduğu bir ifade geldi. Nerede okuduğunu değil hissettiği şeyi tanımladığından olsa gerek sadece bu ifadeyi hatırlamıştı: İyileştiren huzur.
Çocukları mutlu etmek... Onların kahkahalarını dinlemek ne kadar huzur verici... Dünyadaki en güzel ses bu olsa gerek...
Esriklik halinin yitip gitmesinden mi, duvarları gri-boz, içinde sadece banka benzer bir plastik oturağın bulunduğu, parmaklıklı dar penceresinden bahçede sıralanmış taşıtların parlayan cansız sırtlarının göründüğü bu bunaltıcı odada kimseyi arayamamanın kırgınlığından mı, aşırı sıcaktan mı, bir ter boşalıyor. Elimle yüzümü, "huzur veren" sakalımı siliyorum. Pencerenin yanında, durup dışarıya bakarken öyle, kıpırtısız, annem diyorum ansızın. Yaşıyor olsaydı, erken filan demeden ona telefon edebilirdim. Eski günlerde, cezayir menekşesi'ne henüz sadece cezayir menekşesi dediğimiz o erken saf çağlarda, düğün çelenklerinin revaçta olduğu hercai çağlarda, Nâlan'ı da ve mesela Remzi'yi, Melike'yi, Ahmet'i de uykularından bu sabahın köründe uyandırabilir, gelin beni kurtarın diyebilirdim. Şimdi insanlar uykularından uyandırılamayacak kadar uzaktalar. Hiçbir tanığım yok. İçine yuvarlandığım boşluğu dehşetle kavrıyorum ter kokan bu karakol odasında. Dün akşamki o 150-200 kişinin olduğu salonda herkesin beni dinlemesi, kimilerinin bu halis romancıya soru sorup yanıt alması, çevresini sarıp imza istemesi, sonra o meyhanedeki rağbet, sohbetler, kahkahalar, hepsi, hepsi. Ve şimdi telefon edecek bir kişinin bile olmaması. Bu yüzündeki ve sakalındaki ıslaklığın adı gözyaşı olsa gerek, kendini kandırma.
Sayfa 62 - Sislerin ArasıKitabı okudu
Karanlığa doğru yürümem gerektiğine inanıp bunu hayatımın temel amacı haline getirmiştim. Şimdi bakınca aptalca geliyor ama hayatımızda bazen, ölümü amaç edinip ona doğru yürümek dışında huzur bulamayacağımızı düşünmekten kendimizi alıkoyamadığımız anlar oluyor. Fakat hedeflediğimiz ölüm elbette bize bunu hissettirmekten çok uzakta olsa gerek. En azından ben öyle düşünüyorum. Gerçekten yaklaştığındaysa huzur vermesi mümkün değil.
Reklam
Mümtaz yürüdükçe Hitler'in, Mussolini'nin, Stalin'in, Chamberlaine' in adlarını adeta havadan kapıyordu. Bir masa önünden geçerken tanıdığı birinin yüksek sesle söylediklerini duydu: "Azizim, bugünkü Fransa harp edemez, yozlaşmış millet... Andre Gide gibi insanlar..." "Zavallı Gide -ve zavallı Fransa! Eğer Fransa harp edemezse, elbette bu Gide'in yüzünden değildir. Başka sebepleri olsa gerek!" Fakat asıl garibi, bu adamın bugün için Gide'siz bir Fransa tasavvur edebilmesiydi.
Sayfa 346 - DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: MÜMTAZKitabı okudu
yurdum nerede olsa gerek? benim yurdum küçüktür, bir yerden bir yere gider, alır yüreğimi götürür, acı verir, huzur verir; benim yurdum sensin.
Esirlerin salıverilmesinden sonra Tiflis'te çıkan Kafkas adlı ga­zetede, avulda geçirdikleri esaret günlerinin hikayesi yayınlan­dı. Gazetenin yazdığına göre "ilk akşam, tanışmayla geçti." Bu denli dehşet verici bir akşamı, sosyal kaynaşma çağrışımı yapan bir ifadeyle tarif etmeleri ilginç. Fakat Şamil, daha ilk günden esirlere
309 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.