Pardon bayım, siz bu aşktan gittiniz diye iflas tabelası mı asacaktık yüreğimize..? Üzgünüm, hiç bana göre değil sıradanlık.. Vedamın rüzgarı bile çarpmalı gidişine.. Hafifte olsa sarsılmalı bünyen.. Neyi bıraktığını bilmelisin arkanda.. Yapamıyorum.. Öyle kös kös oturup ayrılığa veda buseleri kondurmak hiç bana göre değil.. Ardından bakıp gittiğin yollara özlemler savurmak da..Gittin.. Ve ben de izlememek için kapattım kalbimin pencerelerini.. Artık rahatım, kuş uçmaz kervan geçmez bir yüreği terk ediyorum kendimce.. Hiperaktif bir umudum var içimde çırpınan, kimse kesemez önünü.. Doludizgin emekliyor yokluğunun çevrelediği boşlukta.. Koşmayı da öğrenecek, uçmayı da..Sadece biraz sabır gerek.. O da fazlasıyla mevcut bu ara.. Yeni heyecanlar arıyorum, yalnızlıkta kendimi eğlendirebileceğim.. Oyunlar tek başına oynansa keşke.. Bak yine sana sövmek için bahane buldum kendime.. Neyse.. Taşındı aşk artık.. Bomboş duruyor adresi bellediği yüreğim.. İçinde yalnızlık şiirleri yankılanıyor ve ben aryalar besteliyorum, unutmaya çalıştıkça dilime dolanan hatıralara..Ben de böyle veda ediyorum içimde kalan sen parçacıklarına.. Ne gerek var aşka suni sancılar yaratmaya, ben zaten ikna ettim gidişinin güzelliğine kendimi.. Rahatsız etmiyor beni tek başınalık, şımarıyorum, beklentilerimle geçmiş ihmalkarlıklarımdan utanırcasına.. Tadını çıkarmak gerek kendine sarılmanın.. Huzur tamam, sıra bende.. En şuh vazgeçişimi takındım yüreğime.. Baştan çıkarıyorum ayrılığı.. Şimdi yalnızlıkla sevişme vakti.. Dairesel koridorlarda köşe kapmaca oynuyorum kendimle çırılçıplak,ellerim cebimde..
232 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitabı elime almamla bitirmem bir oldu. Sürükleyici ve bir o kadar da merak uyandırıcı ve acıklı bir konusu var. Hülya' nın çileli hayatı ile başlayan bu kitapta, hayatın gerçekleriyle yüzleşeceksiniz. Hülya haksız yere girdiği hapis hayatından sonra iş aramaya başlar. Ancak sabıkalı ve dul olması işe girmesine mani olur. Kendisini ayakta tutan ise imanıydı. Ancak her fırsatta kendisini aşağılayanlar karşısında gücü kalmamış, namazlarını bile kılamaz duruma gelmişti. İş bulmakta zorluk çeken Hülya son çareyi evlenmekte bulur. Yaşlı bir adamla evlenir ancak evlendiği kişinin pavyon işlettiğini öğrenince beyninden vurulmuşa döner. Evliliğinde de kurtulamadığı sıkıntılardan namaza yeniden başlamasıyla huzur bulmaya başlar. Eşinin de pisliklerden kurtulmasına vesile olur. Hapiste tanıştığı ablasının onun hayatını yazması ile ona birçok yardım eli ulaşır ve dertleri sona erer. Allah'a dayanmanın ve sıkıntılara sabretmenin verdiği mükafat bu olsa gerek...
Sabıkalı ve Dul
Sabıkalı ve DulEmine Şenlikoğlu · Mektup Yayınları · 2011803 okunma
Reklam
LOJMAN Lojmanda oturmak ayrı bir yaşam tarzı. Herkesin kocasının aynı işi yaptığı bir aileler topluluğu bu. Çalışmayan kadınlar için standart bir hayat: Sabah aynı saatte, hatta aynı dakikada evinden çıkan üniformalı kocalar, pencereden kocalarının servis araçlarına binişini seyreden kadınlar, öğleye kadar ev işleri, öğleden sonra kadın
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-2/Kitabı okudu
359 syf.
7/10 puan verdi
İskender Pala'yı "Aşka dair" kitabı ile tanımıştım. Ona kıyasla "Od" daha akıcı ve bundan dolayı da daha çabuk ilerliyor. Kitabın üstünde de yazdığı gibi bu "Bir Yunus romanı". Başında ve sonunda Molla Kasım anlatıyor, kalan kısımlarda ise aynı hikayeyi farklı açılardan, kahramanların, yani Yunus Emre ve oğlu İsmailin dilinden okuyorsunuz. Hikayesine gelince: bir yanda evladını arayan bir baba ve onun dervişlik yolculuğu, diğer tarafta da onun, günden güne, dinden uzaklaşan oğlu. Hüzünlü olduğu kadarda huzur veren, okuyucunun ruhunu doyuran bir roman, bunda kitapta geçen şiirlerin payı olsa gerek. Ben severek okudum, tavsiye ederim. :)
Od
Odİskender Pala · Kapı Yayınları · 202241,9bin okunma
GURBETÇİ ŞÂİR SERVET YÜKSEL'İN DUYGU SÜZGECİNDEN SÜZÜLEN ŞİİRLER M. NİHAT MALKOÇ “Aman ha, gönül kırıp; kırılmaya değer mi? Boş şeylerin peşinde yorulmaya değer mi? Ne kaldı elimizde baharından, yazından?... Bu dünya çiçek olsa derilmeye değer mi?” (“Değer mi?”- Servet YÜKSEL) Gönül telimizi
Yüzer… Dalar… Çıkar!.. Birinci Dünya Savaşı sonrasında, yeni bir oyuncak görürüz çocukların ellerinde. Bu oyuncak, ilk kez Birinci Dünya Savaşı'nda gemilerin korkulu rüyası olmaya başlayan denizaltıdır. 1930'da, Sutdiffe Pressing şirketi tarafından üretilen "Undawunda" adlı oyuncak denizaltı kısa sürede gözdesi olur erkek
Sayfa 15 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.