bir şeyler yapıyorum, yürüyorum, konuşuyorum, yemek yiyorum yani her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum ama nasıl anlatsam, bir boşluk duygusu içinde. Sanki içimde derin bir hiçlik var
Ben yazdığım her cümleyle, aldığım her nefesle hala bir baş belasıyım. Hayatım boyunca varlığım başlı başına bir huzursuzluk kaynağı oldu. İnsanları her zaman rahatsız ettim, onlara her zaman dert yarattım. Yaptığım ve yazdığım her şey, huzur bozucu ve tedirgin edici. Bütün varlığım, huzur bozma ve dert yaratma üzerine kurulu, gerçeklere dikkat çekiyor olmam, insanları tedirgin eder. Kimileri insanları rahat bırakır, benim gibi bazıları da insanları sinir eder. Ben rahat veren bir insan değilim, böyle biri olmayı da istemiyorum.
"Nasıl desem, çok önemli bir sır taşıyor ama anlatmıyor gibi merak uyandiran bakışlar. Belki konuşsa, anlatsa daha az etkilenir insan, ne var ki bu suskunluk bakışlarını daha
derin kılıyordu galiba..."
Türkiye'nin geleceğe akıp giden zaman içinde en büyük huzursuzluk kaynağı bölücülük değil, dinciliktir. Bu millet bunu kaydetsin. Bir gün bizi hatırlar. Türkiye'de dincilik en büyük suçları, en büyük ibadet sayabilen bir vicdan ve ruh çürümesini kurumlaştırmış bulunuyor.
"Ezidiler, günde üç kere güneşe dönüp dua
ederler, bazıları köklerinin eski güneş dinine dayandığını söylüyor. 0 kadar eski bir din ki herkes başlangıcını unutmuş . Bizim burada Süryani manastirları var ya, Deyrulzafaran'ın altında bir Güneş Tapınağı vardir, dört bin yıl önce yapılmış, oraya da dua etmeye giderler. Bunların inancına gore Tanrı ve yedi melek vardir. Başmelek de Melek Tavus'tur."
"Çarşıda, okulda, kadim Süryani, Müslüman, Yahudi, Mecusi, Zerdüşti, herkesin ahbaplık ettiği, birbirinin kutsal günlerini kutladığı şölen günleri...Ama şimdi iyice içine kapanmış, sertleşmiş öfkeli bir İslam'ın gölgesi altında kararan bir şehir..."