H. K.
Kimdir havuzlarının yanında durmuş, paramparça hayatımın anılarına bekçilik eden azametli hükümdar? Yaprakların henüz yeterince açılmadığı, mavili huzurumun kuş- saatlerinde soyluydum. Uzakta karavelalar, taraçalarımın eteklerinde oynaşan denizi tamamladı ve güney bulutlarında, elimden kürekleri bırakırcasına yitirdim ruhumu...
Bugün 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı. Doğal olarak akışıma -birçoğu samimiyetsiz- kutlama paylaşımları düşüyor. Samimiyetsiz diyorum çünkü nasıl demokrasi sadece sandığa indirgenmişse bayramlarda sadece ismen var olan bir tarihsel tören olmaktan öteye geçmiyor. Ülkede enflasyon tavan yapıp hiçbir şey alınmaz, ülken mülteciler tarafından işgal edilip senin elinden iş/sosyal imkanlarını alırken ne gençliğinden bahsediyorsunuz? Hangi genç sanatla, sporla, kültürle ilgilenecek? Hangi genç, hangi parayla geçinecek? Hem ülke ekonomisini bu hale getirenlere “aman huzurumuz kaçar, aman benim düzenim bozulmasın” diye ses çıkarmayın hem de yiyecek simit parası bile bulamayan gençlere Atatürk ve milli bayram üzerinden umut pazarlayın. Ne güzel iş. Biz Türk gençlerinin hayatı ister istemez ülkedeki politikalarla, siyasetle, seçimle, işsizlikle, parasızlıkla ve bunları besleyen bitmek bilmeyen tartışmalarla sürüp gidiyor. Bir genç olarak olan bitenlere sabredemiyorum artık. Kafayı yememek elde değil. Her şeye rağmen hayattan zevk almaya çalışan bir gençlik dilemeyi, gençlik güzeldir demeyi çok isterdim ama olmuyor artık. Affet Ata'm. Sana bir sözüm vardı ama yerine getiremeyeceğim. Seni hüsrana uğrattığım için affet ama milletine rağmen milletin için çalışmak gerçekten olmuyormuş.
Reklam
"Kaçsam, yakama yapışır omuz başların; yaslansam uçurumsun."
Sizin hiç, varlığı yokluğunuz olan bir aşkınız oldu mu? Ve içinde "kal" saklayan bir "git"iniz? Benim oldu. Kaybettiğinize üzülürsünüz böylesi bir aşkta; tıpkı kazandığınıza sevinmeyeceğiniz gibi... ne yapasanız olmaz işte... Ya sizin hayalleriniz sevdiğinize bir beden büyük gelir, ya da sevdiğinizin aşkı size dar... Sıkar... Boğar... Vazgeçemezsiniz. Vazgeçmedikçe de boğulmaya devam edersiniz. Varlığı, sizi yok edecekmiş gibi yaşatır, yokluğu ölür gibi... Her "git"in içinde bir "kal" ; her "kal"ın içinde bir "git" saklıdır.
“Kafa huzuru aslında hiç de yüzeysel bir şey değildir,” diye söze başlıyorum. “Her şeyin başı budur. Bu huzuru yaratan bakım iyi bakım, bunu bozan bakımsa kötü bakımdır. Makinenin kullanılabilirliği dediğimiz şey, bu kafa huzurunun nesnelleştirilmesidir. Son ve kesin sınama ölçütü daima sizin kendi huzurunuzdur. Eğer sizde, başlangıçta bu yoksa ve çalışırken bu durum sürerse büyük olasılıkla kişisel sorunlarınızı makineye taşırsınız.”
Sayfa 170Kitabı okudu
Anlaşılmamakla barışmak! İdeal
En yakınımızla bile iki ayrı insanız. Anlamak ve anlaşılmak ise ihtimallerden sadece ikisi. Hatta çoğu kez en zor ve mucizevi olanı. Tam da bu nedenle, anlaşılmamakla barışmanın bir yolunu bulmalıyız sanırım. En çok da kendi huzurumuz için. Ege
Kendimi sevgiyle sarıyorum ve iyi niyetle dopdolu olarak uykuya dalıyorum. Bütün gece boyunca huzurumu koruyorum. Sabahleyin hayat ve sevgiyle dolu olacağım. Etrafımı bir sevgi çemberi kuşatacak. Sen benimle birlikte olduğun için kötülük­lerden korkmayacağım. Huzurlu uyuyorum, keyifle uyanıyo­rum.
Reklam
1,000 öğeden 141 ile 150 arasındakiler gösteriliyor.