"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
"Fakat bazıları için durum çok daha zordu. Sadece, hayatta kalmaktan bir adım ötedelerdi. Ama artık içlerinde dini inancın zerresi kalmamıştı."
Robert Hugh Benson, 1871 yılında İngiltere, Berkshire'da dünyaya gelmiş yazar ve aynı zamanda bir din adamıdır. Yazdığı kitaplar ise din, tarih, korku ve bilim-kurgu tarzındadır. Yazarın
Haddim olmayarak yapacağım bu incelemede sürçü lisan ettiysem affola diyerek başlamak istiyorum sözlerime...
İmam Gazali aslında bu kitapta kendi hayat hikayesini anlatmıştır. Yaşamının belli bir döneminde, içindeki iç çatışmanın dayanılmaz sesine kulak vererek, bir hakikatin, kendini arayışın peşine düşmüş diyebilirim.
İmam Gazali'nin girdiği bu yolda gerçeği arayanların dört kesimden oluştuğunu düşündüğünü görüyoruz. Bunlar :
1) Kelamcılar
2) Felsefeciler
2) Batınıler
4) Sufıler'dir.
İmam Gazali bu dört kesimi de tek tek kaleme alarak, uzun araştırmalar ve incelemeler yaparak bu eserinde bizlere aktarmıştır.
İmam Gazali çıktığı bu arayışta, kendi hayat tecrübelerine de dayanarak ; manevi huzurun, kurtuluşun tasavvuf yolu ile elde edileceğine kanaat getirmektedir.
Tasavvuf yolunda edindiği tüm tecrübe ve bilgiyi bizlere akıcı ve anlaşılır bir üslup kullanarak aktarmaktadır.
Hem manevi açlığınıza hem de bilgi açlığınıza ilaç olacağını düşündüğüm ve hatta emin olduğum mükemmel bir kitaptı. Lütfen okuyun ve okutunuz inşaAllah. Okuduğunuz için sağ olunuz. :))
Huzur kavramı bu coğrafyada adeta unutulmuştur. Bunun en büyük göstergesi, halk olarak hep geçmişe özlem duyuyor olmamızdır. Aslında biraz tarihi araştırmış bir insan çok iyi bilir ki geçmiş, bugünden daha huzurlu değildir. Hatta geçmiştekiler huzura daha çok hasrettirler. Buna rağmen geleceğe değil de geçmişe hasret duyulmasının nedeni, geleceğin
Melanie Klein psikanalizi çocuk hastalarda kullanan ilk analisttir. Freud akımından gelen kuramcılardan ama onunla ayrıldığı önemli noktalar var. Her şeyden evvel Freud'un 'dürtü' kavramı, Klein' a göre 'içgüdü' dür... Bu da herşeyi baştan sona değiştirir. Freud'un haz ilkesine hizmet eden nesne önemsizdir.
Bu satırlarda genel incelemelerin biraz dışına çıkıp (bunu yaparak belki de büyük bir kusur işlemenin bilinciyle titreyen kelimelerle) tek bir kitaptan değil son okuduğum iki kitabı
Bir çeviri ne kadar kötü olabilir?
Başka bir dilde yazılmış bir eseri, hele ki bu eser edebi bir özellik de taşıyorsa, başka bir dile çevirmek kolay bir şey değildir. Hem yazarın dediklerine sadık kalmak, hem iki dil arası dengeyi kurmak ve okuyucuya güzel, akıcı yani estetik bir eser sunmak zor iştir. İngilizce basımından Türkçe’ye “Derya
Kitabın tam künyesi : Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkan, Hesiodos’un Theeogonia ile İşler ve Günler kitabları, Çevirmen Azra Erhat’ın İncelemesi.
Hesiodos’un 2 kitabı günümüze kadar ulaşabilmiş. Bunlardan ilki Thegonia ( Tanrıların Doğuşu ) diğeri ise İşler ve Günler. Her ikisi kitapta 80 syf yer işgal ediyor. Kitap ise 280 syf. Geri
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Zihinsel huzurun ve mutluluğun tek bir yolu vardır;bu sabah uyandığınız andan itibaren bütün gün boyunca,gece yatana dek aklınızda olsun.Kendi dışındaki şeylere hesap vermeyin, kendinizi güce karşı sorumlu hissedin.
Oysa bütün istediğin kıpırtısız bir hayattı. Sakin, dingin, hareketsiz. Mutlu olmaktan çoktan vazgeçmiştin, istediğin tek şey huzurdu. Huzurun yolu da mutlak eylemsizlikten geçiyordu. Ama ne zaman, ne eşya, ne de o izin verdi buna.
"Oysa bütün istediğin kıpırtısız bir hayattı. Sakin, dingin, hareketsiz... Mutlu olmaktan çoktan vazgeçmiştin, istediğin tek şey huzurdu. Huzurun yolu da mutlak eylemsizlikten geçiyordu."
İrade Terbiyesi, okurken çok etkilendiğim, neredeyse her satırının altını çizdiğim bir kitap oldu. Jules Payot'un 1893 yılında kaleme aldığı eser hakkında Cemil Meriç, disiplin içinde çalışmayı bu kitaptan öğrendim derken; Önemli hukukçu Ali Fuat Başgil ise keşke on sekiz yirmi yaşlarımdayken okumuş olsaydım diyor. Kitabı bir başucu eser
Hayatta her şeyin rast gitmesi bazen insanın felaketi olur.
Her şey yolundayken, yolu kaybetme ihtimali artar. İnsanın arzu ve istekleriyle arasındaki mesafe azaldıkça hayatın lezzetleri de azalır. Leyla-Mecnun veya Ferhat-Şirin hikâyeleri kavuşmanın değil bekleyişin hikâyeleridir aslında.
Ve hayatın asıl lezzeti, beklerken yaşanır.
Baharı